reklam
reklam

İstanbul’un son kantarcısı

Eklenme Tarihi: 28 Ekim 2016, Cuma - 12:00   Okunma Sayısı: 149956

İSTANBUL

İstanbul’un arka sokaklarında manav, kasap gibi küçük esnafın hala daha kullanmaya devam ettiği el kantarı, ağırlık yokken yatay duran topuz şeklindeki kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş ibrenin sapmasıyla ağırlık ölçen araç olarak tanımlanıyor.

Kantarın ölçüsü, eskiden her biri 1,282 kilo ya da 400 dirhem olarak karşılık gelen okka ile hesaplanırdı. Bir kantar ortalama 44 okka yani 56,45 kilogram ağırlık çekiyordu. Büyük ağırlıkların tartılmasında, kantarın kendisi de “.. 5 kantar ceviz alacağım” şeklinde tek başına ölçü birimi olarak kullanılırdı. O dönemde çarşı pazarda tartı araçlarını denetleyen "kantar ağası" unvanlı görevliler dolaşırdı.

Tarihi süreçte ekonomik hayatı şekillendirmesinin yanı sıra adaletin de simgesi olan terazinin en yalın hali olan kantara yıllardır elleriyle şekil veren 77 yaşındaki Salim Porsu, 62 yıllık meslek sevgisini, AA muhabirine anlattı.

“Bu iş dedemden babama, babamdan bize geçti ve bizde bitti. Yetiştiremedim kimseyi. Beğenmedi beyefendiler bizi. Kazandırmıyor değil, Allah bereket versin, kazandırdı, al koskoca bir ev yaptık buraya, dükkan aldık. Zamanında bizim Anadolu’da köylerde çok tarla aldık, ama boşuna aldık. Köyler artık para etmiyor, biriktirdiğimin hepsini buradan, işte bu kantardan kazandım.”

"Kantar adil tartmalı" 

Artık para kazanmak için değil, hobi amaçlı çalıştığını belirten Porsu, 5 çocuğu, 7 de torunu olduğunu belirterek, “Ama her biri başka işlere yöneldi, sevdiremedik kantarcılığı. Oysa el emeği, göz nuru yaptığım bu aletler, dünyayı tartar. Adil tartmalı, hassas olmalı, metali, ölçüsü, ayarı en iyisi olmalı ki saygı göresin. Saygı görürsen artık piyasa seni bilir, öyle usta olunur.” diye konuştu.

Yaklaşık 2- 3 kilo civarındaki topuzunun, ağırlığı ölçülen nesneyle aynı hizayı tutturamayışıyla bir ölçüsüzlük ifadesi olarak Türkçe’ye “kantarın topuzunu kaçırmak” deyimini kazandıran kantarı yaparken kılı kırk yardığını vurgulayan Porsu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“En zoru kantarın ayarını tutturmaktır. Benim kantarım adildir. Benden bir tane daha kalmadı evlat. Haytalar da istekli olmayınca mesleği aktaramadım sonraki kuşağa. Yani benimle nesli tükeniyor el kantarcılığının. Bu beni çok üzüyor ama ne çare.”

Salim Usta, ilerlemiş yaşına rağmen atölyesine kapanmasına iten gelişmenin, 8 ay önce 61 yıllık hayat arkadaşını yitirmesi olduğunu anlattı.

“1954’ten beri çalışır dururum. Ev, bark tamam, çocuklar büyüdü, torunlar derken artık daha az çalışır, hanımla gezer, dolaşır vakit geçiririz birlikte diye düşünürken felek vefa etmedi.” diyen Salim Porsu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Benden bir yaş büyüktü o. Evlendiğimizde ben daha 16 yaşındaydım. Kastamonu’daki köyümüzden alıp getirdim onu İstanbul’a. 1955 yılının 12’nci ayının 30’unda evlendim. Hesap et bundan 8 ay evveline kadarı 61 sene 25 gün. Allah’a şükürler olsun bir defa ben ona kötü bir kelime söylememişimdir. O da bana bir defa kötü bir şey söylememiştir. Hiç sorun yaşamadık onunla, çoluk çocuğu yetiştirdik işte, sonlarda hastalandı, ele düştü ama bakıldı. İşte bıraktı gitti beni. İçimde kalan boşluğu işte oyalanmak için, yani çalışarak doldurma gayretindeyim.”

Kaynak: AA
Editör: AA

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam