reklam
reklam

‘Aşkı yazmak doyumsuz bir haz’

Eklenme Tarihi: 15 Ekim 2019, Salı - 10:06   Okunma Sayısı: 202209
Üçüncü romanında da aşkı lirik bir dille anlatan Meltem Sancaktaroğlu’nun, “Aşkı yazmak nasıl bir şey?” sorusuna yanıtı, “Hem yaşarken hem de yazarken muhteşem bir duygu, doyumsuz haz” oldu

İSTANBUL

Edebiyat dünyasının bazı gizli kahramanları, yazın emekçileri vardır. Değerli şeyler üretirler ama hakettikleri popülariteyi bir türlü sağlayamazlar. İşte Meltem Sancaktaroğlu da bunlardan biri. Eski bir gazeteci ve televizyoncu olan yazarımız, 2006 yılında “Aşk Ölmedi Ben Öldüm” isimli araştırma romanıyla o dönemde popüler olan 900’lü hatların perde arkasını araştırmış, sis perdesini elinden geldiğince aralamış. 2009 yılında da “Aşk Kimin Mektubu” isimli eserini yazmış. Meltem Sancaktaroğlu’nun yazma macerasının başlangıcı aslında lise yıllarına uzanıyor. İlk öyküsü dönemin genç kızlara hitap eden ünlü dergisi Hey Girl’de yayınlanmış ve yazarımız bu eseriyle 1995 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) İstanbul Öykü birincisi ödülünü kazanmış. Meltem Sancaktaroğlu uzun bir aradan sonra 3. kitabını “SON” ismiyle 2020 yılında yayınlayacak “Aşk Kimin Mektubu” isimli ikinci kitabında olduğu gibi bu kez de aşkı yine lirik bir dille anlatan yazarımız, gazeteciliğin verdiği ön sezilerle, insanların yaşadığı duygu selini satırlara dökebilme becerisini kitaplaştırarak gözler önüne seriyor.

KÜLLERİMDEN DOĞDUM

“Aşkı yazmak benim için hem kolay hem de oldukça zor, hala eski Türk filmlerindeki aşklara inanan bir kadınım. Hala aşka dair masum duyguların ölmediğine kendimi inandırmaya çalışıyorum.” diyen Meltem Sancaktaroğlu, çok sık aralıklarla yazmayan bir romancı. Bunun sebebini de şöyle dile getiriyor; “Evet hüzünlü sebepleri var. En önemlisi ise yaşadığım acıları hemen sindiremeyen bir ruhun sahibi olmam. Biraz uzun sürdü bu suskunluğum. Dile kolay onbir yıl. Bu noktada herşeyi en uç noktada derinlikli yaşayınca yazma sürecine olumsuz yansıması kaçınılmaz oluyor. Ö̈tesine gelirsek, küllerinden doğan Zümrüdüanka kuşu tabiri tam da beni anlatıyor. Özetle küllerimden doğdum sanırım.

EDEBİYATA VEDA ROMANI

Kitabın ismi neden son? dediğimizde yanıt yine bir edebiyatçı ifadeleri lezzetiyle geliyor; "SON" bir başkaldırı; bir milad, bir hüznün romanıdır. Kısacası benim "Edebiyata Veda" romanımdır. Bunun yanında elbette Aşk'a dair bir roman olup; biriktirilmiş, yasaklanmış, saklı kalmış; hatta unutulmuş, susturulmuş,yok edilmiş ve darmadağın olmuş kelimelerden tüketilmiş bir ömrün yansımaları ve gitmenin alfabesinin son demini anlat- maktadır. Hüzün bozanı yılların kelimelere dönüşüp; kimliksiz ve sıfatsız suskunlukları haykırışıdır SON... En bitimsiz ve sonsuz kelimelerle on bir sene sonra işte bu yüzden "SON".

HAZIRLIK SÜRECİ

İkinci kitabın üzerinden geçen 10 yılı aşkın süreyi sorduk elbette. Söz Meltem Sancaktaroğlu’nda; “Açıkçası bu sürede çok kitap okudum. Felsefi derinlikleri sorgulayananlatan kitapları okumak edebi vizyonuma farklı bir perspektif kattı. Bu süreç tamamen edebiyat ve kitaplarla geçti. İyi de oldu, çünkü bir anlamda kendimi buldum. OLGUNLUK ÇAĞIMIN ROMANI SON, ne menem bir kitap, aşk romanı diyebilirmiyiz sorumuzun yanıtı da şöyle oldu; “Elbette bu bir aşk kitabıdır. Hatta Aşk'ın en SON noktası. Hiç söylenmemiş kelimeleri bulup yazmaya çabaladığım bir roman bu. Beynimle kalbimi harmanladığım, ruhuma ayna olan sözcükleri de en özenli kullandığım bir roman kesinlikle. Benim olgunluk çağımın romanı. Aşkı yazmak hem zor hem kolay dediniz ve yine aşkı yazmayı tercih ettiniz. Bunun nedeni nedir? diyoruz ve yanıtını alıyoruz; “Aslında aşkı yazmak dün de zordu bugün de zor. Güçlü kelimelere dökmek ve doğru duyguyla anlatabil- mek aşkı yazarken en önemli iki unsur bence .Bu iki kavramla yola çıktım.Ya güçlü yazacaktım aşkı, ya da yazmayacaktım. Ben aşkı naif ve güçlü kelimelerle yazmayı seçtim.

AŞK TEK TEMİZ KALAN YANIMIZ

Aşkı bu kadar iyi yazan bir kadın kalem olarak kurgu mu yaşanmışlık izleri mi yazdıklarınız? “Kurgu bana göre; özellikle aşk romanlarında okura samimiyetsizlik gibi geliyor. Daha doğrusu aşk yazarken kurgunun bir çeşit kandırmaca edebiyatına girmesini etik bulmuyorum. Kurgu olmalı ama aşk romanları bunu hak etmiyor düşüncesindeyim. Zira aşk çok kıymetli bir olgu ve tek temiz kalan yanımız .Bu nedenle gururla söylüyorum; Aşkta yaşanmışlıkları mahremiyetiyle yazan bir kadın kalemim ben.”

AŞK HAYATININ NERESİNDE

Aşkı böylesine duygulu ve güçlü bir şekilde yazan Meltem Sancaktaroğlu’nun hayatının neresinde aşk; “Aşk benim aldığım nefes kadar gerçek. Soluduğum hava kadar inandırıcı ve en büyük acım diyebildiğim son noktam. Hem vatanım hem toprağım dediğim en vazgeçilmezim. Evet uzun yıllar sonra tanım olarak adına koşulsuz aşk dediğim, beynine, kalbine, ruhuna inandığım zarafetinin gerçekliğine, tutkunun en haline beni inandıran bir aşk var.Hesapsız ve zamansız gelen bu naif nitelendirdiğim aşkın en masum, en dolu halini yaşıyorum ve itiraf etmeliyim ki kelimelerime ulvi bir hakikatle gelen bu güçlü duyguya yıllar sonra iyi ki Hoşgeldi diyorum.

POPÜLER DEĞİLİM AMA MUTLUYUM

Başlarken; Değerli şeyler üretenler bazen hakettikleri popülariteyi bir türlü sağlayamazlar, demiştik. Bunu sorduk ve meltem Sancaktaroğlu şunları söyledi; “2006 yılında başladığım edebiyat ve yazmak serüveninden itibaren popülariteye sıcak bakmadım. Bir duruşu sergilemenin popülarite olmadan da başarılabileceğini düşündüm. Mutsuz muyum? Değilim çünkü böyle mutlu olacağıma inandım. Özetle popüler edebiyata duruşum nedeniyle oldukça uzağım. Aşkı yazmak nasıl bir şey? Aşkı bugüne kadar pek tarif edebilen çıkmadı. Siz nasıl tanımlıyorsunuz? Aşk sizce değişime uğradı mı? diyoruz, İşte yanıtı; “Muhteşem incelikli bir duygu. Aşk'ı yazmak benim için tarif edilmeyecek derecede zirve noktası gibi .Kalemle aşk dans ediyor. Bambaşka bir haz. Doyumsuz. Aşk elbette benim yaşamımda da değişime uğradı. Hem yazarken hem de yaşarken farklı bir boyuta ulaştığını 44 yaşımda keşfettim. Bu keşif beni ben yaptı. O yüzden iyi ki diyorum. Aşk tanımıma gelince ise; alfabenin içinde saklanan bir cennet ülkesi bana göre. Kadının ve erkeğin her kelimesinde, her sözcüğündeki yaradılışı kadar masum, Adem Havva gerçeği kadar ihtişamlı. Lirik yazıyorsunuz.Yazılarınız şiir tadında... Hiç şiir denemesi yaptınız mı? “1994'e kadar şiir yazdım. Önemli edebiyat dergilerinde de can buldu yazdığım şiirler. Ödüllerimi ilk şiirlerimle kazandım. Gençtim,başımda kavak yelleri esiyordu. Şiirle dünyayı değiştirebilme hayali kuran genç bir kızdım. Sonra bu hayalimin realist olmadığını kendime itiraf ettiğim gün o sayfayı kapattım. Bir daha açılmamak üzere... İlham Perisi diye bir şey var. O ilham perisi size nasıl geliyor, onunla nasıl buluşuyorsunuz? Evet ilham perisi var. Bana eşlik eden ilham perilerim var ki bu tadı seviyorum. Ben gece yazmayı çok sevenlerdenim ve bu yıllardır böyle. Derinlikli, incelikli ilham perilerim beni ruhumdan, kalbimden yakalayıp buluyor. Ve bir ayna gibi. Kesişme halindeki bir zarafetle kalbime güneş oluyorlar. Her ne kadar romanın adı SON ise de, her ne kadar Meltem Sancaktaroğlu, bunun edebiyata veda romanı olduğunu söylüyorsa da bizim hislerimiz bunun son olmayacağını, Meltem Sancaktaroğlu’nun yeni bir dinlenme ve yeni bir nadas döneminin ardından, aşkı kana kana içen, doyumsuz bir şekilde yaşayan bir kardın yazarımız olarak muhteşem bir aşk romanıyla yeniden bizleri buluşturacağına olan inancımızla röportajı sonlandırıyoruz.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: BAŞAK ERTEKİN-İSMET AKKOÇ

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam