reklam
reklam

GAZETECİ METE ÇUBUKÇU: “İSRAİL – FİLİSTİN BİR ORTADOĞU MESELESİDİR”

Eklenme Tarihi: 28 Haziran 2019, Cuma - 10:32   Okunma Sayısı: 184566
Kadir Has Üniversitesi, Filistinli mültecilerin sesini duyurmak ve geri dönüş haklarına sahip çıkmak amacıyla “70 Yıllık Yurtsuzluk: Filistinli Mülteciler ve Geri Dönüş Paneli” düzenledi.

İSTANBUL (ÖZEL)

 

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi tarafından, 1948’den bu yana devam eden işgale ve zorla yerinden edilmelere karşı Filistinli mültecilerin sesini duyurmak ve geri dönüş haklarına dikkat çekmek amacıyla “70 Yıllık Yurtsuzluk” adlı bir kampanya yürütülüyor.Kadir Has Üniversitesi kampanyanın detaylarını paylaşmak ve tartışmaya açmak amacıyla 21 Haziran Cuma günü“70 Yıllık Yurtsuzluk: Filistinli Mülteciler ve Geri Dönüş Hakkı Paneli” düzenledi.

Georgetown Üniversitesi’nden Francesca Albanese’in “Uluslararası hukukta Filistinlilerin geri dönüş hakkı”hakkındaki konuşmasıyla başlayan panel, foto muhabiri Hosam Salem’in“Mülteci bir fotoğrafçının gözünden Filistin”ve gazeteci Mete Çubukçu’nun“Cebeliye’den Balata’ya Şatilla’dan Yarmuk’a: Geri dönüş mümkün mü?”konuşmalarıyla devam etti.

“GAZZE HALKI OLARAK YAŞAMI SEVİYORUZ. ANCAK BİZLERİ ÖLÜME ZORLUYORLAR”

Gazze’de yaşayan ve orada foto muhabiri olan foto Hosam Salem’de Filistin halkı ve Gazze’de yıllarca süren işgal üzerine gözlemlerini ve deneyimlerini anlattı. Salem, 48 yıldır siyonistlerin bir çok köyü işgal ettiğini kendi köyünündü onlardan biri olduğunu söyledi. 2014 yılındaki savaşın 51 gün sürdüğünü semtlerde ambulans araçlarının hiç bir zaman eksik olmadığının altını çizen Hosam Salem,  bu savaşta yüzlerce kişinin yaralandığını ve  yüzlerce kişinin  şehit düşğünü vurguladı. Salem panelde sözlerini şu şekilde sürdürdü:Her defasında saldırı yapıldığı Gazze’deki insanlar evsiz ve yurtsuz kalıyor. Bizler Gazze halkı olarak yaşamı seviyoruz. Ancak bizleri ölüme zorluyorlar. 16 saatten fazla elektrik kesintisi yaşıyoruz. Bu eziyet bizim normal yaşantımız haline geldi.

 

“FİLİSTİN, MÜLTECİ SORUNLARININ BAŞINDA YER ALIYOR”

Türkiye’de mülteci sayılarının arttığını belirten FrancescaAlbanese,“1948 yılından bu yana bir sürü insan çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edildi. Özellikle 1980 yılından sonra siyasi nedenlerden dolayı bu durum artmaya başladı. Filistin mülteci sorununun başında yer alıyor. Filistinli mülteciler büyük ölçüde ikinci sınıf yurttaş değil, ikinci sınıf yabancı olarak değerlendiriliyor” değerlendirmesinde bulundu.

 

İSRAİL – FİLİSTİN BİR ORTADOĞU MESELESİDİR”

Mülteci konusunun her zaman Türkiye ve dünyanın gündeminde yer aldığını belirten gazeteci Mete Çubukçu ise,“Sadece Türkiye değil hem dünyada hem Ortadoğu’da İsrail ve Filistinli mülteciler meselesi, büyük bir sorun olarak yer alıyor. Filistin’deki meseleye baktığımız zaman bir yanda uluslararası hukuk varken diğer yanda reel politika arasında uyuşmazlıklar olduğu görülüyor. Filistinli mülteciler konusu sadece Filistinlileri, ya da İsrail – Filistin’i ilgilendiren bir konu değil, Ortadoğu meselesidir” dedi. Çubukçu Filistinli ve Ortadoğu’daki mültecilerle ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:

Gazetecilik mesleğinde sadece Ortadoğu’da değil birçok kentte yer aldım. Yıllar önce Gazze’deyken yaşlı bir kişi beni içeri davet etti. Çok yoksul bir yapıda bir avluda oturduk ve kahve ikram etti. Bende hikayesini haberleştirecektim. İçeriden bir anahtar getirdi. Evinin anahtarıymış. Evi bulunduğumuz yerin yarım saat ilerisindeydi. Yıllarca 48 yıldır evinin anahtarını saklamış ve bana yolun oraya düşerse gidip bakar mısın, dedi. Ben o dediği yere gidip baktım. O yer karakol olmuş. Filistin mülteci meselesinde tapu ve anahtar çok önemli. Özellikle yaşlı mültecilerin evlerinde duvarlarında bir anahtar ya da sandıklarında mutlaka bir tapu çıkıyor. Yarım saat mesafedeki evlerine her zaman umutla bakıyorlar. Ama real olarak baktığımızda evlerine geri dönmeleri çokta mümkün değil, çünkü evler yıkılmıştır. Duygusal olarak böyle bakılıyor ancak real politika da böyle değil. Ama bu duyguyla kuşaktan kuşağa bunu aktarıyorlar. Bu inançla yaşayıp kendilerini dirençli tutuyorlar. Yine Batı Şeria’da bir hikaye ancak bu sefer genç olan bir çift onlarda anne ve babalarından kalan tapularını gösterdiler. ‘bizim topraklarımız orda ve bir gün döneceğiz’ dediler. Peki bu kişiler evlerine geri dönebilecekler mi uluslararası yasalara göre evet ama real politikalar bunun tam tersini gösteriyor. Bu anlattığım insanlar evlerine yakın yaşayan insanlar. Ancak birde evlerine uzak olan Lübnan’da, Suriye’de yaşayıp başka ülkelere savrulanlar söz konusu. 2012 yılında Suriye savaşlarının başladığı zamanlarda Lübnan’daydım. Çadırlarda Suriye’den kaçan Filistinliler vardı. Onlar iki defa mülteci olmuştu. Gerçekten çaresiz bir grup vardı. Bir gün evlerine dönme umudu Filistinli mültecilerde hep var bu duygu eski kuşakta ağır bassa da yeni kuşakta da var. Uluslararası platformda ve yasalarda Filistinli mültecilerin nasıl bir geri dönüş yapacakları bir muamma. Yapılan müzakerelerde Kudüs’ün statüsü ve Filistinliler. Bu iki konu genelde her zaman sona bırakılır. 5 milyondan fazla mülteci nasıl dönecek nasıl dönecek, dönüş koşulları ne olacak bunların hepsi birer muamma. Hakları var mı tabi ki var. Ortadoğu’dan çıkan yeni kuşak mültecilerin ülkelerine dönüp dönmeyecekleri bilmiyoruz. Dönenlerin nereye yerleşeceği bilinmiyor. Gönlümüz eski yerlerin ev yurtlarına geri dönmeleri ancak realite bunu göstermiyor. Burada bir ışık maalesef görünmüyor. Filistinli mültecilik meselesi sadece mültecilik sorunu değildir. Mesele özgür bir Filistin meselesidir. Benim kendi çerçevem 1967 öncesi başkenti Doğu Kudüs olan kendi toprakları ve egemenlik hakkı olan bir Filistin devletinde yatıyor. Filistin devleti kurulmadıkça Filistinli mültecilerin sorunlarının bir şekilde çözülmesi mümkün değil. Bu nedenle Filistin meselesi gerçek anlamda bir Filistin devletinin ortaya çıkmasıyla mümkündür.

Panel, soru cevap kısmının ardından sona erdi.

KUDÜS 48 YILDIR ESARET ALTINDA

Filistin ile İsrail çatışmasının başında "Kudüs'ün statüsü" sorunu geliyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) çok sayıda kararı başta olmak üzere uluslararası hukuka rağmen İsrail, 1967 yılından buyana Kudüs'ü işgali altında tutuyor.

-Kudüs'ün tarihi

Kudüs, 1516'dan 1917'ye kadar 400 yıl boyunca Osmanlı himayesi altında kaldı. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanların barış içinde bir arada yaşadığı Filistin'in huzuru, 16 Mayıs 1916'da İngiltere ile Fransa arasında yapılan ve Ortadoğu'nun paylaşılmasını öngören gizli Sykes-Picot Anlaşması ile bozuldu. Bu anlaşmayla Filistin, İngiltere'ye verilmişti. İngiltere, Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını öngören Balfour Deklarasyonu'nu (1917) yayınladı. Deklarasyona göre diasporada yaşayan Yahudiler, Filistin'e göç etmeye başladı. Yahudilerin Filistin'e gelmesiyle Araplar ile Yahudiler arasında sorunlar başladı. İki halk arasındaki çatışmaların büyümesi üzerine Birleşmiş Milletler (BM) soruna el attı.
BM, 29 Kasım 1947 tarih ve 181 sayılı kararıyla Filistin'in, uluslararası rejim ile yönetilmesini kabul etti. Bu karara göre Kudüs'ün statüsü ayrı ve kimseye ait olmayan, BM tarafından yönetilecek uluslararası bir şehir olarak belirlendi.
Kudüs, İsrail'in kurulduğu 1948 yılından sonra yavaş yavaş işgal edildi. Bölgedeki Arapların bazıları evlerini satarken, bazıları zorla evlerinden çıkarıldı.
İsrail, 1967 Arap-İsrail Savaşı ile Kudüs'ü tamamen işgal etti. BM Güvenlik Konseyi 1968 tarih ve 252 sayılı kararıyla İsrail'in Kudüs'ün statüsünü değiştirmek için attığı adımları "geçersiz" ve "yasadışı" ilan etti. Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik eylemlerinden vazgeçmeyen İsrail, yasadışı yerleşimlerini sürdürdü.

 

-Hukuki durumu-
İsrail, 30 Temmuz 1980'de tek taraflı olarak Kudüs'ü başkent ilan etti. Ayrıca İsrail bu kararından sonra hükümeti, Meclisi (Knesset) ve Yüksek Mahkeme gibi önemli kurumların tamamını Kudüs'e taşıdı.
BM Güvenlik Konseyi, 20 Ağustos 1980'de 478 sayılı kararıyla Kudüs'ün statüsünü değiştiren bütün eylemlerin "geçersiz" ve yasadışı" olduğunu ilan etti.
Bugün BM üyesi hiçbir ülke, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıyor. Bu nedenle birçok ülkenin büyükelçiliği halen Tel Aviv'de bulunmaktadır. Kudüs'ü başkent olarak kabul etmeyen Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi de Tel Aviv'de görev yapıyor.


-Doğu ve Batı Kudüs ayrımı-
Doğu ve Batı Kudüs ayrımı, 1948 savaşı sonrasında ortaya çıkmış hukuki gerçekliği olmayan ancak fiili olarak bölünmüşlüğü ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Doğu Kudüs, şehrin Müslüman ve Arap nüfusunun yoğunlukta olduğu kesimi, Batı Kudüs ise şehrin Yahudi nüfusunun yoğunlukta olduğu kesimi anlatmak için kullanılmaktadır.


-Kutsal şehir-
Kudüs, üç ilahi dinin buluştuğu kutsal şehir olarak biliniyor. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen Kudüs'ün bir tarafında Mescid-i Aksa, bir tarafında Ağlama Duvarı, bir başka tarafında ise Kıyame Kilisesi bulunuyor.

-İsrail'in Kudüs politikası-

Kurulduğu 1948 yılından buyana Kudüs'ü Yahudileştirmeye çalışan İsrail, 1967'de şehri tamamen işgal etti. İşgal ettiği Kudüs'ü, 1980 yılında Meclis kararıyla başkent ilan eden İsrail, Arapların şehri terk etmesi için zorlayıcı politikalar izlemeye devam ediyor.

Uluslararası hukukun "kuvvet kullanma yoluyla toprakların işgal edilemeyeceği" ilkesini çiğneyen İsrail, BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarına da uymuyor.
İsrail, BM UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Kudüs'te, yeni yerleşim yerleri kurmaya, arkeolojik kazılar ve güvenlik duvarı inşa ediyor.
Arapların yaşadığı Doğu Kudüs'ün yüzde 74'nü işgal eden İsrail, 10 bine yakın Kudüslü Filistinlinin kimlik ve ikametlerini iptal ettiği ifade ediliyor.
2010 itibarıyla Kudüs ve çevresinde yaklaşık 200 bin yerleşimcinin yaşadığı belirtiliyor.

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam