reklam
reklam

“TARIM ÜLKESİ OLAN BU COĞRAFYADA HİÇBİR GIDA İTHAL EDİLMEMELİ “

Eklenme Tarihi: 25 Haziran 2019, Salı - 10:34   Okunma Sayısı: 151141
Bu yıl sebze ve meyve fiyatları gündemi oldukça meşgul etti. Geçtiğimiz kış ayında vatandaşlar pazar ve marketlerden elleri boş, sitemkar bir şekilde evlerine döndü.

İSTANBUL/RÖPORTAJ

Çarşı ve pazar cep yakmaya başlayınca meclis kürsülerinde bile sebze-meyve fiyatları  tartışıldı. Ancak yaz mevsimine girdiğimiz bu aylarda  pazardaki düşüş vatandaşın yüzünü güldürmeye başladı. Bizlerde, Son-An Gazetesi olarak geçen kış ayına damgasını vuran sebze-meyve fiyatlarını, tanzim çadırlarını, çiftçi ve tüketici sorunlarını,ithalat, ihracat konularını Anadolu Yakası Meyve Sebze Komisyoncular ve İşadamları Derneği Başkanı Mevlüt Yılmaz ile konuştuk. Vatandaşların mutfağını ve cebini ilgilendiren sebze ve meyve ile ilgili geniş dosya röportaj haberimiz sizlerle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sebze ve meyve fiyatları kış sezonu boyunca gündemden hiç düşmedi. Hatta siyasetin ve meclisin en önemli konusu oldu.  Kış ayında yaşanan bu krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ürün eğer olmazsa yani arzda bir sıkıntı olursa talep konusunda da sıkıntı olur. Yazın ve yaz sonunda sonbahardaki olay birincisi tabi geçtiğimiz sezondaki soğan ve patates üretiminden kaynaklanan sıkıntı vardı.  Soğanlarda erken çürümeye neden olan bir hastalıktan dolayı ve zaten üretimde bir azlık daralma vardı. Üreticinin de kendine göre sorunları var. Zarar ettiği zaman ertesi sene bu ürünü ekmiyor.  Üretimde bir daralma söz konusuydu. Arkasından birde erken çürüme olunca arzda daralma meydana geldi. Bizim gibi üretici ülkelerde patates soğan gibi yılda devamlılık sağlamayan bir sefer en fazla iki ve 15 günlük zaman içerisinde hasatı yapılan ürünlerin  depolaması yoksa esas sorun orda zaten. Siyasetçiler yüzünden zaman zaman haberler oluyor ‘depolar soğanla dolu ama dışarıda soğan fiyatları yüksek’ depoda soğan olması lazım. Bu bir, iki veya üç günde tüketilecek ürün değil ki işte gördünüz nisan ayında fiyatlar yeni soğanın çıkmasıyla düşmeye başladı. O aya kadar o soğanların tüm ülkeyi idare etmesi lazımdı ancak  yetmedi. İşte o çürümenin fazla olmasından dolayı ne oldu ithal soğan aldık. İthal soğanlarda da ciddi aynı çürüme yüzünden ürün kaybı oldu. Dolayısıyla halkımız bende dahil sizde dahil çok pahalı fiyatlara soğan yedik.

Ana gıdalarımız olan soğan ve patatesin dışında domatesin kilosuda faiş fiyatlara satılmadı mı, domates üretiminde sıkıntı var mıydı?

Domatese gelince, domateste de aynı şekilde gündemdeydi. Domatesde   5-6 senedir absoluta tuta denen bir hastalık var. Güve bir başladığı zaman bunu tutmak mümkün değil. Diyelim ki Yunanistan’da başlıyor, bizim Urfa’dan çıkıyor. Hatta Avrupa’ya kadar yayılıyor. Böylesine bir anda milyonlarca yumurta bırakıyor. Şimdi böyle olunca  domateste yine üretimde bir daralma oldu ve yine biraz önce söylediğim gibi biz önemli bir üretici bölgeyiz. Yani domatesi eve götürürsünüz dolaba koyuyorsunuz. Kaç gün kalıyor? Yani onun belli bir ömrü var. Onun için burada sonbaharda yaşadıklarımız olması bu piyasa koşullarında, yaşanması gerekenlerdi. Dünyanın bu bütün ülkelerinde her zaman yaşanabilen bir şeydir. Şuanda Halde domates bir lira hatta 50 kuruşa kadar var. Yani tarlada üretim oldu mu üretici onu elinde tutamaz.

Üreticiden tüketiciye olan süreçte maliyetler nasıl?

Örtü altında bir ürünün üretilmesi yetiştirilmesi, buraya gelmesi inanın 2, ve 2.5 liranın altında değil. Zamanla mevsim koşullarından dolayı ısıtma giderleri de bunun üstüne geldiğinde 3 ve 5, 4 lirayı buluyor. İlaç fiyatları yüzde 100’ün üstünde arttı, gübre yüzde 200’ün üstünde arttı. Yakıt, benzin, mazot arttı. Artık tarlada ürün üretilmiyor. Yazın bile seralarda üretiliyor ve bunlarında zaten biliyorsunuz üretim, sera malzemelerinin de fiyatı yükseldi. Dolayısıyla üreticinin girdi maliyetleri de çok arttı. Bundan dolayı artık pazarda 50 kuruşa 1 liraya yeme devri geçti. 2 bin lira asgari ücret gerçekten çok az o zaman şimdi 5 sene önceki asgari ücrete  geri dönmemiz şuanda mümkün mü? Değil, o zaman 1 liraya 50 kuruşa domates yememizde mümkün değil. Ama bugün her şeye rağmen bakın halde 50 kuruşa bir liraya domates var. Kalitesine göre her fiyatta var. Bu patlıcanda da, biberde de yani bütün ürünlerde normalde şuanda mevsim şartlarından dolayı bir düşme var. Ama sürekli bu fiyatlara da domates satılırsa bu sefer üretici mağdur olur. İşin birde bu tarafı var. Yani işin özü bu sıkıntılar üretimle ilgilidir. Üretici eğer üretim miktarını tabi buna devletin desteklemesi, girdi maliyetlerini azaltması lazım. Tabi ki halkın geçinme endeksinin yükselmesi lazım. Yani insanlarında yemek istediğini yiyebilmesi için ücretlerinin artması lazım. Yani bir tarafta domates 10 lira diğer tarafta 2 bin lira maaş, nasıl yiyecek?  Tabi ki yiyemez. Burada dengeli bir ekonomi izlenmesi lazım. Ama önce üretici desteklenmelidir. Bunun işte mazot desteği, ilaç desteği, gübre desteği ve diğer sera ürünleri ile ilgili desteği gibi. Tanzim satışlarının olduğu günlerde çok televizyon geldi buraya ve ben tanzim satışlarının bir çare olmadığını başlamadan söylemiştim.

Tanzim Satış Noktaları yüksek fiyatların önüne geçilmesi için hükümet tarafından her semtte neredeyse açıldı ve siyasetçiler bu fiyatların gıda terörleri yüzünden yüksek olduğunu belirtti  bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle biz bunu kabul etmedik. Hatta Ramazan ayında eski Başbakanımız Binali Bey ile Bayrampaşa halinde buluştuk, konuştuk. Kendisine de bunu söyledik. Bu tür ithamlardan çok alındığımızı dile getirdik. Biz kesinlikle terörle ilgimiz yok. Üstümüze güneş doğmuyor. 24 saat nerdeyse çalışıyoruz. Sonra o kadar garip ki burası Büyük Şehir Belediyesine bağlı bir hal. Biz, bu işi yapanlar teröristlikle itham edildik. Burası Büyük şehir belediyesinin resmi hali ve biz burada 5957 sayılı yasayla ticaret yapıyoruz. Yani normal ticaret kanununun haricinde Bankacılık ve Basın Yasası gibi Hal Yasası var. Bunu sizler biliyorsunuz. Bu yasa gereğince bizim hem bakanlığa hem  belediyeye karşı sorumluluklarımız var. Şimdi belediye ve bakanlık kendi resmi yerinde bize teröristlik mi yaptırıyor? Siyasiler burada maalesef kendilerini o anda kurtarmak için seçime de giderken bu tür söylemlerde bulundular. Nitekim Binali Bey’e dedik ki biz itibar iadesi istiyoruz ve kesinlikle biz bunu kabul etmiyoruz. Binali Bey de çıktı orda 2 bin 3 bin kişinin yaptığı bir iftar vardı orda ve basın mensupları televizyonda verdi zaten ‘Kesinlikle böyle bir şey yok. Biz, sizlerin düzgün ve yasal ticaret yaptığınızı biliyoruz. Bu yanlış bir ifade’ diye sayın başbakan bunu iftarda basına karşıda söyledi. Yanlış bir ifadeydi. Biz siyasilerin zaman zaman bu tür suçlamalarıyla fiyatlar yükseldiği zaman  karşı karşıya kalıyoruz. Fiyatlar düşüyor bu sefer oradan üretici isyan ediyor. Yine siyasiler birilerini suçlayacak  yer arıyorlar. İşte olmadı mı basını suçlarlar, bazen bizi suçlarlar. Onlarda siyasetçi işlerini yapıyorlar. Tabi, ölçüsünde bırakmak lazım. Yani beni suçlaması, beni kırar üzer. Ama vatandaş olarak bizi 80 milyona hedef göstermeleri kesinlikle doğru değildi. Sonuçta her şey ortaya çıktı. Ben eğer bunun teröristliğini yapıyorsam. Şimdide domatesin fiyatını yükseltebilmem gerekiyor. Niye yükseltemiyorum? Niye soğanın fiyatı şimdi 2 lira. Onun için bu tamamen üretimle alakalıdır. Devletin burada böylesine coğrafyası müsait bir ülkenin yönetimini yapan hangi siyasi iktidar olursa olsun. Bizim işimiz siyaset değil, biz ticaret yapıyoruz. Sonuçta bende tüketiciyim. Yani emin olun bende sizin gibi marketten alıyorum. Her şeyi halden götürmüyorum. Dışarıdan bu paralara bende domates, biber, patlıcan alıyorum. Burada siyasi iktidarın yapması gereken; bu ülkenin coğrafyasını en iyi şekilde değerlendirip, gerçekten yıllardır hala daha yapılmamış üretim planlamasını yapılmalıdır.

 

Verimli topraklarımız var aslında tarım ülkesiyiz sizce tarımda hala bazı konularda yetersiz kalmamızın nedeni nedir, çünkü tarım ülkesiyiz diyoruz hala dışarıya bağlıyız?

Maalesef bizim patates, soğan ithal etmemiz son yıllarda defalarca yapıldı. Patates, soğan almamız doğru mu? Tarım ülkesi olan bu coğrafyada hiçbir gıda dışarıdan alınmayabilir.  Artık biz çok egzotik ürünleri bile üretebiliyoruz. İklimimiz, coğrafyamız buna çok müsait böylesine bir coğrafya varken niye biz patates, soğanı, elmayı, armudu ithal edelim. Bizim ihracatı konuşmamız lazım. İşte bugün ürettiğinin yüzde 5’ini en fazla yüzde 10’nu çok nadir ihraç eden bir ülkeyiz. Bizim daha çok üretip, bugün tahmini olarak 3 milyar dolarlık ihracatımız var. Bizim bunu meyve sebzede 30-40 milyara çıkarmamız lazım. Çünkü coğrafya buna müsait ve bunun içinde  devletin siyasi iradenin üreticiyi özendirmesi lazım. Yani işte patates bu sene para yapmadı. Ben 60 kuruşa sattım. Ama elime 20 kuruş geçti. Ben seneye ekemiyorum. Yani güçsüz olan küçük üretici bir dahaki sene darbeyi yiyince ekemiyor, üretemiyor. Öyle olunca belli kişilerin elinde ister istemez kalıyor ve üretim daralması oluyor. Yani Türkiye 2 milyon ton soğan üretmesi gerekiyorsa bu 1.5 tona düştüğü zaman açık veriyoruz. Açık verince de bir de depolardaki zaten mutlaka beklenen fire olacaktır. Bu limonda da olur, soğanda ve patateste de olur. Ama bu beklenenin üstünde zaman zaman oluyor. Her sene aynı oranda insanlar grip olunuyor mu? Olunmuyor. Bu beklenenin üstünde bir ürün kaybı olunca birde oradan fiyat farklılığı oluyor ve bunun zararını tüketici çekiyor. Dolayısıyla burada ciddi bir üretim planlaması yapılması gerekiyor. Biz neyi ne kadar üretmemiz lazım. Bunun  hesabının yapılması lazım. Komşu ülkelerimiz neyi ne kadar üretiyor. Artık mevsim, hava tahminlerinde eski yıllara oranla daha iyi sonuç elde edebiliyoruz. Her ne kadar zaman zaman tahminlerin dışına çıkılıyor olsa da Meteorolojimiz bu konuda gayet iyi. Şimdi biz komşu ülkelerimiz ne üretiyor, biz ne üretebiliriz. Ne kadar üretebiliriz… Bunların hesaplarını yapıp, hatta daha fazla ürün çeşitliliğine gidip, bizim tarım ürünlerindeki gelirimizi artırmamız lazım. Sanayide yapalım. Ama hala biz bir tarım ülkesiyiz. Coğrafyamız bunu icap ettiriyor.  Bunun içinde ne yapmalıyız?  Öncelikle ciddi bir üretim planlaması, bunu yaptıktan sonrada üreticinin maliyetinin altına düşecek şekle gelmeden bunu üreticinin elinde kalmadan olabildiğince en iyi şekilde değerlenmesi için yani en azından zarar etmesin veya çok az kazanmasın diye devletin teşvik etmesi lazım. Bir başka türlü yollara tanzime sapmadan bunun yerine üreticiye teşvik verilsin. Mazotuna, gübresine, ilacına veya sera malzemelerine teşvik verilsin. Buradan üretici desteklensin. Desteklenince üretimin artmasıyla iktisadın temel kanunu arz-talep çakışır fiyat meydana çıkar. Şimdi şurada olması gereken ürün yüz ton ama 120 ton olduğu zaman bu fiyat yükselir mi, azalır mı? Daha dengeli olur. Ama 100 ton tüketilmesi gereken bir ürün 50 ton üretilirse ne olur? Tüketici aynı, nüfus aynı birde ihracat pozisyonumuz var. Çünkü ülke olarak artık Avrupa’da bizim ürünlerimiz ve birde Rusya tarafımız var. Serbest piyasadan dolayı onlara da biz veremeyiz diyemezsiniz.  Dolayısıyla belirleyici unsur bunlar.

 

Başkanım tanzim sizleri nasıl etkiledi? Pazarcı esnafının da kış ayında nabzını tuttuk. Pazarcı esnafı çok şikayetçiydi. Var olan sistemin doğru olmadığını, seçime dayalı yapıldığını söylediler. Sizin bakış açınız nedir?

Tanzimler özellikle Rahmetli Özal zamanında Kadıköy’de falan yapıldı. Tanzim bir çare değil. Tanzimde ne oldu? İşte Antalya’dan alınan ürün orada belli bir piyasası var. Biraz önce belirttiğim şartlarda 4 lira domates alındı ve geldi burada 2-3 liraya satıldı. Diğer ürünlerde aynı şekilde daha ucuza satıldı. Geldi belediye burada kendi imkanlarıyla nakliye şu bu hiçbir şey hesaplamadan aynı paraya sattı veya 1lira eksiğine sattı. Bu bir seçim yatırımıydı. Ben tamamen öyle görüyorum. Politik bir yatırımdı. Ama siyasi irade yeri geldiği zaman halkın ve tüm tüketicinin yararlanması için böyle fedakarlıklar yapar mı yapar? Ama bunu bir seçim yatırımı olarak değil de ülkenin tamamının menfaati için bu tür şeyler yapılabilir. Ama bu uzun vadede bir çözüm hiçbir zaman olmaz. Türkiye’nin bugün dünya ile entegre olduğu serbest bir piyasa düzeni var. O zaman siz piyasaya müdahale ediyorsunuz. Burada küçük esnafı, marketleri, bizleri suçladılar. Tamam, hadi biz işin hal, toptancı tarafıyız. Ama bu işin şimdi perakendeciliğini yapan market, manav, pazarcı onlarda bu ülkenin vatandaşı sanki onlar saf dışı bırakılmış ve sanki suçlu onlarmış gibi bizlerle beraber gösterildi. Bu doğru değildi. Nitekim de işin mali açıdan baktığınız zaman orada alınan bir ürünün burada 1 lira eksiğine veya aynı fiyata satıldığı zaman aradaki masraflar ile belediyeye görev zararı yazıldı. Yani bu da devletin bütçesinden gitti. Böyle yapacağımıza biz köylüye teşvik verelim. Gelir düzeyimizi artıralım. Yani emeklimize 50-200 lira daha fazla verelim. O para yine Türkiye’nin bizim içimizde kalacak veya üreticiye destek verelim. Üretici ürünü biraz daha aza mahal ettiği zaman örneğin bu tür durumlarda bizim halkımız duygusaldır. Bizim yöneticilerimiz duygusal bir konuşma yapsalar, biz çok etkileniriz bundan. Köylüde, tüccarda fedakarlık yapar. Zaten burada farklı davranışa giren insanlar inanın kim olursa olsun dışlanır. Ama bu tür küçük, mevsimlik, seçime dönük hareketler, politik yatırımlar bence netice vermez. Nitekim o günlerde üretim bölgeleri bundan çok rahatsız oldular.

Aslında bir yanı toplarken, bir yanı kaybetti mi?

Aynen öyle. Bugün Antalya’daki üreticiler çok ciddi şekilde zaten bu seçimde kendini gösterdi. Yani dikkat edin üretim bölgelerinde zaten biz bunu siyasiler bütün partiler geliyor, hepsine de izah ediyoruz. O günlerde de biz bunları konuştuk. Antalya’da da bizzat siyasi iktidarın çok böyle yakınında olan arkadaşlarımız var. Yani onlar o günlerde köylünün, üreticinin bu uygulamadan çok rahatsız olduğunu söylediler.

Başkanım başka ne yapılabilirdi? Acil bir şekilde  bu fiyatları indirmek için tanzim dışında ne yapılabilirdi?

Tanzim dışında yapılabilecek bir şey yoktu. Ben örneğin üreticinin malını satıyorum. Kendi malım değil ki adamın 5 liralık malını 4 liraya nasıl vereyim. Piyasa 5 liraysa 4 liraya nasıl vereyim. Yapılacak şey bence o zaman onu yapmaktansa örneğin dar gelirlilere daha fazla maaş verebilirdi. Orada üreticiye darbe vurmaktansa 3 liralık ürünü 2 liraya 5liralık ürünü 3 liraya satmak çözüm değildir. Alım gücünü yükseltmek daha doğru olurdu. Ama uzun vadede üretim gücünü güçlendirmekten başka bir yolu yok. Yani tek yolu üretimi artırmaktır. Bu tür durumlarda meyve sebzede kısa dönemde o anda yapılacak başka bir şey yok. Çünkü yani bir yandan bu makineye hammadde verip düğmeye basıp çıkartacağınız bir ürün değil. Tarladan çıkıyor ve hava şartlarıyla çok ilgili. Onu ben unuttum hava şartları da o dönemde çok kötü gitti. Antalya gibi yerde 70-80 gün güneş görülmedi. Bu da üretimi çok etkiledi.

O zaman her şey üst üste mi geldi?

Aynen öyle güzel tespitte bulundunuz. Günah keçisi arandı üreticiye dayandırıldı. Aslında bu krizin seçime denk gelmesi de bunu etkiledi.

Tabi, seçim malzemesi olarak üreticinin, komisyoncunun veyahut bu işin içindeki kim olursa olsun. Hiç kimsenin hedef yapılmaması lazımdı. Sonuçta bizde sizde bu ülkenin vatandaşıyız. Birbirimizin hedef gösterilmesi birliktelik duygularımızı zedeler. Bu yüzden bence siyasetçilerin bir daha bunu yapmamaları lazım.

Sizce tekrardan bir fiyat artışı olabilir mi? Gelecek kış vatandaş mutfakta yine böyle bir sıkıntı yaşar mı?

Üretimin mevsim şartlarına bağlı olduğu her durumda bunlar her zaman yaşanabilir. Ama önemli olan bunu birilerini suçlamadan makul çözümler ile bunları geçiştirmek lazım. Yani birilerini suçlayarak bir yere varamayız. Ne oldu? Düştü mü, düşmedi fiyatlar. Ancak mevsim şartları düzelmesiyle patates, soğan, domates bollaştıktan sonra düştü. Ben salkım domates satıyorum. 2 liraya bitiremiyorum. Marketlerde 10-12 liraydı. Şimdi ben 2 liraya bitiremiyorum. Yani aslında varsa üretici neden elinde tutsun ki.

Tabi, bende onu söylüyorum. Bu meyve sebze patates, soğan, limon benzeri ürünler depolanabilir fakat onunda bir sınırı var. Ama özellikle domates, biber, patlıcan gibi bunlar mümkün değil elinizde tutamazsınız. Bunlar sizin insaniyetinizde değil. Piyasa kuralları zaten kendi kendine fiyatı belirliyor. Sizin yapacağınız hiçbir şey yok. Üreticide zarar ediyor. 2liraya gitmedi olmadı 1.5 liraya veriyoruz. Bu tamamen üretimle ilgili bir şey . Diğer bir takım suçlamalar günü birlik kendini kurtarma operasyonudur.

Başkanım şuanda mevsimsel fiyatlar nasıl?

Şuanda fiyatlarda bir gariplik yok. Yani domates düşük, diğer biber, patlıcan çok öyle anormal değil. İte kiraz biraz ihracata gidiyordu. Yüksekti o da düştü.4-5 lira civarında halde, 8-10 liraya da kiraz var. Ama bugün yani bir kirazın sadece toplama maliyeti 2lira . Bir tarlada çalışan işçi 100 liraya çalışıyor. Kaç kilo kiraz toplar. Birde onun yemeğini veriyorsunuz. Birde işçinin taşımacılığını yapıyorsunuz. Bunlar hep bir maliyet. Artı nakliye ve kiraz bütün yıl sadece bir kez üretiliyor. O da bazen ağaçlar bir sene veriyor bir sene vermiyor. Yani bütün bir yıl o ağaçlara bakıyorsunuz. Çapasından, gübresinden, ilacına kadar ve bazen de vermiyor. Yani bu meyve sebzede dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Üretim üretim üretim  başka yolu yok. Planlı üretim ve gelir düzeyini artırmak. Bunun içinde mutlaka üretimin artırılması için üreticiye destek verilmelidir.

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam