reklam
reklam

LİKÖR FABRİKASINDA MUHTEŞEM SERGİ SANATSEVERLERE EV SAHİPLİĞİ YAPTI

Eklenme Tarihi: 20 Mayıs 2019, Pazartesi - 10:22   Okunma Sayısı: 255609
Geçtiğimiz aylarda dev bir sergiyle kapılarını Mecidiyeköy’deki Likör fabrikasının yerinde sanatseverlere açan ve ilk günden itibaren kalabalık bir ziyaretçi kitlesine sahip olan Pilevneli Mecidiyeköy Yine birbirinden değerli isimleri eserleriyle konuk etti.

İSTANBUL

Bu ay inanılmaz içerik ve yapıtlarla sanatseverler birçok eser sunuldu. Türkiye Çağdaş Sanatından Bir Seçki "Kâğıt” adlı başlıkla 100’ün üzerinde sanatçı kağıt işlerine odaklanıyor. Araştırma odaklı bir sergi olan “Kâğıt”, hem usta hem de genç sanatçıların yapıtlarıyla, günümüz sanatındaki gelişmeleri, geçmişten bugüne bu alanda yaşanan değişim ve dönüşümleri de ortaya koyuyor. 1960’lardan bugüne uzanan bir çizgide, kâğıt üzerine yapılan işler ve de bizzat materyal olarak kağıdın kullanıldığı yapıtları bir araya getiriyor. Sergi Türkiye Çağdaş Sanatında, 1960’lardan bugüne uzanan bir çizgide, kağıt üzerine yapılan işler ve materyal olarak kağıdın kullanıldığı yapıtları bir araya getiriyor.

TEKERRÜR İLE KARŞILAMA
Serginin girişinde Arik Levy’nin birbiriyle kesişen kısılabilen led ışık şeritleri ve Zeynep Arolat + Sali Ferad’ın ROTE / TEKERRÜR adıyla sosyal farkındalığı arttırmak adına çalışan bir deney tasarımı bizi karşılıyor.

 

UĞUR GÜLER VE SANATINDA KULLANDIĞI TARZ

Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden 2014 yılında mezun olan Uğur Güler, hiperrealist resimleriyle tanınıyor. İlk dönemlerinde vücudun geçirdiği değişimi deforme formlarıyla işleyen sanatçı yeni işlerinde bir yap-boz parçası olarak kullandığı beden parçaları, kan, vücut sıvıları gibi öğelerle izleyeni iğreti edici kurgusal figürler yaratıyor. Güler foto gerçekçi yaklaşımı için önceden tasarladığı sahne ya da jeste uygun fotoğraf çekimleri gerçekleştirip hayal gücüyle düzenlediği malzemesinden sonra tuval üzerine çalışma geçer. Steril bir ışığın sahnenin merkezinin ve figürlerin aydınlattığı işlerin arka fon ve atmosferi, boşluk ve mekansızlık duygusunu güçlendirecek biçimde karanlık veya solgun bir yapıdadır. Yoğun ışık, kontrast ve parlak-zıt ren kullanımı sahnelerin gerilimine katkı yaparak anlatımı bir unsur olarak karşımıza çıkar. Sanatçı insanın ölümlü doğası ve bilincinden hareketle , ölüm ve şiddete felsefi açıdan yaklaşan dolayısıyla psikolojik derinliği de olan eserlerinde, iyi ve kötü kavramları karaktere kişi bazında irdeler.

 

 

ELİF VAROL ERGEN VE SANATINDA KULLANDIĞI TARZ

1977 doğumlu sanatçı ve öğretim görevlisi Elif Varol Ergen, Yüksek lisans ve Doktora  eğitimlerini Hacettepe Üniveristesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tamamladı. Avrupa ve Japonya’ya giderek ana akım olmayan sanat ve çağdaş illüstrasyonlar üzerine araştırmalar yaptı. Bu yolculuklarında kimliğini şekillendirip ve taze ilham alan sanatçı, erken dönem işlerinde kitap illüstrasyonlarına ilgi duyuyordu. Kadın ve çocuk hakları ve yarattığı gündem bakış açısı değiştirerek ebeveyn-çocuk ilişkisi, cinsel ayrım, kadın hakları, feminizm ve insan psikolojisi gibi konular üzerinde çalışmalar yapmaya başladı. El yazması kitap illüstrasyonları ve eski dönem baskılarında sembolizm , kadın figürü ve gizemcilik konularında araştırma ve uygulamalarına devam eden sanatçının erken dönem çalışmaları şiddet, istismar, travmatik insan psikolojisi gibi ağır-psiko dinamikler üzerinde durur. Özellikle istismar mağdurlarının isimlerini gizleme niteliğine bir gönderme niteliği taşıyan” incognita” serisi grotesk biçimler ,silahlı kızlar sürekli gözetleyen tekinsiz gözler ve kırmızı yoğunluğu ile kafa karışıklıklarını konu edinir. Semboller üzerinden düşünmeye çağırır. Yeni çalışmalarının odak noktasında ise görsel kültür tarihinde okültizm, ezoterik sembolizm, kadın imgesi ve feminizm bulunur. Bu bağlamda Avrupa ve Mezopotamya antik kültürlerinde ve mitlerinde tanrıça kadın karakterler, iblis ve canavar tasvirlerini ilham kaynağı olarak bulur.

             

 

ERCAN AKIN VE SANATINDA KULLANDIĞI TARZ

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü 2008 yılında bitiren Ercan Akın, çalışmalarında optik fon üzerine foto gerçekçi olarak ele aldığı figürleri v kimlik konularıyla tanındı. Aidiyet duygusu ve statü simgelerinin zaman, mekan bağlamında değişimini araştıran sanatçı, toplumsal düzlemde popüler bir biçimde ayrılaşan veya yabancılaşan bireyin yaşantısını irdeler. Günümüz toplumlarında karşılaştığımız ‘etiket’kavramıyla eleştirel bir hal alan dinamikler Akın’ın eserlerinde alt ve üst kimlikler olarak  karşımıza çıkmaktadır. İnsanın yarattığı ile haya ettiği arasındaki kopukluk ve yalnızlık halleri, sembolik alanlarda açılan Akı’nın kompozisyonlarına gerilim kazandıran özelliklerdendir. 2009’dan beri yurtiçi ve yurt dışında katıldığı pek çok karma sergi ve projeyle şekillenen kariyerinde “The Third Level”adlı üçüncü kişisel sergisini  2014’te Tokyo’da açtı. Sanatçı yaşamı ve çalışmalarını Tokyo’da sürdürüyor.

BANU ANKA VE SANATINDA KULLANDIĞI TARZ

İran doğumlu sanatçı 2009 yılında Tahran Güzel Sanatlar Fakültesi Okulu’ndan mezun oldu. İran’da yaşadığı yıllar boyunca açtığı kişisel serginin yanı sıra birçok karam sergiye katılan Anka, yüksek lisansını Yeditepe Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul’da yaşamaya devam etti ve Türkiye vatandaşı oldu. Sanatçı son beş yıldır İstanbul’da yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor. Son derece titiz ve detaycı çalışmalarıyla İran’da aldığı akademik eğitimi kusursuz bir şekilde son derece çalışmalarına yansıtan sanatçının resimlerinde hem İran’a ait kadim izler görmek mümkün hem de bu izlerin çağdaş uygulamalarını görmek mümkün. Aynı zamanda hat sanatçısı olan Anka, önceden çalıştığı eserlerinde bu sanatı sıklıkla kullandı. Anka belli bir titizlik gerektiren hat sanatının detaycı çalışma biçimin, bu kez yeni yapıtlarındaki figürlere hiper-gerçekçi teknik olarak yansıtıyor. Sanatça çoğunlukla kağıt üzerine desen ve tuval üzerine yağlıboya ile oluşturduğu figüratif çalışmalara , kalın katmanlı boyalar ekleyerek yarattığı dokuları ekliyor.

MECİDİYEKÖY LİKÖR FABRİKASI

Mecidiyeköy’deki arsaya “1930 yılında Atatürk’ün direktifleri ile Fransız uzmanlar tarafından Cumhuriyet döneminin ilk yapıları arasında yer alan Tekel Likör ve Kanyak” fabrikası kurulmuş.. Fabrikanın mimarı Robert Mallet Stevens  Art-Deco döneminin çok ünlü bir mimarıdır. O dönemde fabrikanın 48 dönüm arazisi varmış;1960 yılında 13 dönüm arazisi üzerine Ali Sami Yen Stadı yapılmış; Çevre yolları yapılırken 11 dönüm arazi Karayolları’na devredilmiş sonuç olarak 24 dönüm arazi kalmış… Bu arazinin içindeki fabrika binaları 4.600 metrekare alanı kaplıyordu. Mekan , farklı boyut ve içeriklerde sergilere ev sahipliği yaparken, plastik sanatlardan modaya, tasarımdan performans sanatlarına, sanatın farklı alanlarını barındıran şehrin sürekli yaşayan sanat merkezini oluşturacak.

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam