reklam
reklam

3 KUŞAK AYNI MESLEĞİ YAPIYORUZ’

Eklenme Tarihi: 5 Mayıs 2019, Pazar - 12:22   Okunma Sayısı: 245543
Sıra sıra gümüşçülerin dizildiği bir hana düşüyor yolumuz. Üç kuşak aynı dükkânda zanaatını yerine getirmiş bir aileyle tanışıyoruz. Amca Aruş Taş, 47 yıldır aynı yerde. Oğlunu, yeğenlerini yetiştirmiş. Şimdi iki yeğeni Arman ve Aram Taş ile birlikte çalışıyor. Yaptıkları işin zahmetinden bahseden Aruş Taş devletten destek beklediklerine vurgu yapıyor.

“Gümüş Dünyanın En Asil Madenidir”

Kapalıçarşı’ da eskiden gümüşçülerde çekiç sesinden başka bir şey duyulmadığını anlatıyor Aruş Taş, ve değişen ilgiyi değerlendiriyor; ‘Gümüş dünyanın en asil madenidir. Şu an İsrail en çok rağbet gösteriyor. Onlarda gümüş kültürü hala yaşatılıyor. Bizlerde gümüş takı onlarda eşya rağbet görüyor. Kapalı Çarşı kendi evimizden daha önemli… Buraya geldiğimizde nefes aldığımızı hissediyoruz. Kapalı Çarşı Mısır Çarşısına döndü. Yüzlerce kişi gelip gidiyor bir dönüp bakmıyor bile. Buna çok üzülüyoruz. Gelen kapıdan, ‘sizde gümüş ne kadar?’ deyip gidiyor. Bu sorunun sorulması da beni çok üzüyor. Çünkü her sanatın bir ederi vardır. 7 yıldır herkes kendi evindekini getirip satıyor.’

Aruş Taş, ‘Kültür ve Turizm Bakanlığın semerciliği bile kaybolan meslekler arasına aldı. Ancak gümüşçülüğü önemsemiyor. Sektörün gücü olmadığından reklamda veremiyoruz.

Aslında gümüşçülük geçmişte de destek görmedi. Sadece o zamanlar işler daha iyi olduğundan kendimizi çekip çevirebiliyorduk.’

 

Gümüş dünyada en çok İsrail devletinde rağbet görüyor

Geçmişte ve günümüzde önemli devlet liderlerine hediyelik gümüş yaptıklarını belirten Arus Taş , en son Cumhurbaşkanına da cami maketi yaptıklarını 2006 yılında Erdoğan başbakanlık yaptığı dönemde Manisa Muradiye Camii’sini ziyaret ederken mesir Manisa Belediye Başkanı tarafından kendisine hediye edildiğini söyledi. Tüm ürünlerine El emeği göz nuru olduklarını kendi çocukları gibi baktıklarını vurgulayan gümüş ustası şunları söyledi:

Mesleğin zorluğu çok ancak karı hiç yok. Gençlerde gümüş kültürü kalmadı. Gümüş dünyanın en asil madenidir. Şu anda en çok İsrail çok rağbet gösteriyor. Onlarda gümüş kültürü hala yaşatılıyor. Bizlerde gümüş takı onlarda eşya rağbet görüyor. Ben 1972 yılından beri buradayım. Aynı dükkandayım.

Kapalı Çarşı kendi evimizden daha önemli. Buraya geldiğimizde nefes aldığımızı hissediyoruz. Kapalı Çarşı Mısır Çarşısına döndü. Yüzlerce kişi gelip gidiyor bir dönüp bakmıyor bile. Buna çok üzülüyoruz. Artık

bir müşteri bile gelse kendi ailemizden biri gibi oturtup çay, kahve içiriyoruz. Gelen kapıdan sizde gümüş ne kadar deyip gidiyor. Bu sorunun sorulması da beni çok üzüyor. Çünkü her sanatın bir ederi vardır. 7 yıldır herkes kendi evindekini getirip satıyor. Her şey teknolojiye döndü. İnsanlar cep telefonlarını senede kaç kere değiştiriyor ancak evine saraylarda bile kullanılan gümüşü almıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek beklediklerinin altını çizen emektar gümüş ustası, bakanlığın semerciliği bile kaybolan meslekler arasına aldıklarını söyledi. Gümüşçülüğün yeteri kadar önemsenmediğini ifade eden Arus Taş, bakanlıktan beklediklerini şu sözlerle anlattı: Aslında gümüşçülük geçmişte de destek görmedi. Sadece o zamanlar işler daha iyi olduğundan kendimizi çekip çevirebiliyorduk. Yurt içi yurt dışı için yapılan tüm hediyelikler bu hanlardan çıktı. Önceden gelen tüm müşteriler turistti. Bu hanla ilgili gezip gören turistler ne kitaplar yazdılar. Yabancılar bizlere daha çok sahip çıkıyor ve destek veriyor. Gelen çıraklar hemen parasını soruyor.

 

‘Belki 10 yıl sonra bu meslek bitecek. Bu çok üzücü’

 

Amcasından işi küçük yaşta öğrenen 35 yaşındaki Aram Taş, 10 yaşında çırak olarak geldiği Çarşı’da severek işini yaptığını söylüyor. Aram Taş, altın ile başladığı serüvenine gümüş zanaatıyla devam ettiğini belirtiyor. Aram Taş, ‘ 25 yıldır bu işi yapıyorum. Bizden sonra devamı yok. Belki 10 yıl sonra bu meslek bitecek. Bu çok üzücü…’

Gümüşün tıp alanında kullanıldığını ve iyileştirici bir etkisi olduğunu vurguklayan Aram Taş bununla ilgili bir hikayeyi bizlere şöyle anlatıyor: Büyük bir savaş zamanında askerlerin çoğu hayatını kaybediyor. Ancak bir kısım asker kurtuluyor. Bu kurtulan askerlerin nasıl kurtulduğunu araştırıyorlar su içtikleri mantarının gümüş olduğunu fark ediyorlar. Çünkü gümüş mikrop barındırmaz ve mikrobu öldürür.

 

Sabır ve sevgi isteyen bir meslek’

Abisi Aram Taş ile piyasanın en genç zanaatkârları olduğunu söyleyen Arman Taş,

‘Piyasadaki en genç çalışanlar bizleriz. Ben ve abim dışında belki iki üç kişi tek bulabilirsiniz. Çırak yetişmiyor. Zor bir meslek olduğu için. Sabır ve sevgi isteyen bir meslek maalesef şimdiki gençlerde de o yok. Arkamızdan gelen çıraklar yetişmiyor. Devlet yok olmaya yüz tutan birçok mesleğe destek veriyor ancak bize vermiyor. Gümüşçüler Derneği kuruldu onlarda Kültür Bakanlığına gidip görüştüler ancak istediğimiz sonucu alamadık.

Eskiden gümüş kültürü olan insanlar aileler vardı. O insanlarda artık kalmadı. Şimdiki gençler gümüşü ve bakımını sevmiyorlar. Gümüş takıcısı çok fazla emek isteyen bir alan değil ancak gümüş eşyalar öyle bir ilgi ister’

GÜMÜŞ İŞLEMECİLİĞİ

Gümüşün değerli bir maden olması, fiziksel ve kimyasal birçok özelliklerinin Türkler tarafından bilinmiş olması, kullanım alanlarının çokluğu gibi birçok nedenlerle kültürümüzde de önemli bir yer tutmasına neden olmuştur. Gümüş, madenlerin en parlağıdır. Yumuşak olması nedeniyle kolay işlenebilmiş ve gerek takı olarak, gerek ev eşyası olarak kullanılmıştır. Gümüş halk arasında “Ay Taşı” olarak da anılmaktadır. Gümüş mikrop barındırmaz. Onun bu özelliği çok eskiden beri bilindiği için zehirlenme korkusu olanlar suları gümüş kaplardan içmişlerdir. Gümüş kapta bekletilen su mikrop ve zehirden arınır ve güvenleiçilebilir. Su filtrelerinde gümüş folyolar kullanılır.Ayrıca gümüşün tedavi edici özelliği de vardırTarihte neredeyse başlangıcı bilinmeyen takı sanatı yüzyıllardır dünyada varlığını sürdürmektedir. 21.yy’ın modern dünyasında gelişen takı sanatları makineleşmiştir, el sanatı takı yapımından giderek uzaklaşmıştır. Türkiye’de uygulaması çok az kalan bu sanatlardan biri de Amasya el yapımı Erhani gümüş işleme tekniğidir. Günümüze kadar gelen birçok sanat dalının bir arada kullanılabildiği, birçok alet ve makineye gereksinim duyulmadan, tamamen sanatçının araştırma, bilgi ve yeteneğine bağlı, gümüş madeninden eritilerek çekilmiş gümüş levhalar üzerine çizim ve kabartma tekniği ile beraber değerli ve yarı değerli taşların da kullanılarak eserin zenginleştirildiği her türlü takı ve aksesuarların yapılabildiği bir sanat dalıdır.Yapılacak basit çizimler dışında hat, tezhip, bezeme, minyatür, çini, ebru, tuğra gibi sanat dallarında oluşturulmuş günümüz ve tarihi birçok eser estetiği bozulmadan gümüşleştirilebilir. Herhangi bir sınırlamanın olmaması sanatçıyı özgür kılar. Eserlerin tümünün el yapımı ve arka yüzlerinin de ön yüzleri kadar özenle işlenmiş olması eserlerin özgünlüğünü de garanti eder. Geleneksel el sanatlarından zamanımıza kadar ulaşanlar çok azalmıştır. Türk kültürünü yansıtan bu el sanatlarının başında gümüş işleme sanatınısayabiliriz. Ayrıca hat, tezhip, minyatür, kakma, cilt sanatı yok olmak üzeredir. Erhani gümüş işleme sanatı ise bu yok olmaya yüz tutmuş sanatları da gümüşle birleştirerek yapılan esere bambaşka bir değer katmaktadır. Şu an dünya üzerinde bu sanatları gümüşe aktarabilen Erhani dışında hiçbir sanat dalı yoktur. İlk aşamasından bitimine kadar tamamen elde yapılan bu sanat dünyada sadece Erhani tekniğine ait altı farklı buluşla yapılmaktadır. Makas, eğe, zımpara, bıçak, şimşir kalemler gibi yapımında kullanılan malzemeler el işçiliğinin değerini bir katdaha artırmaktadır. Gümüş kolye, küpe, bileklik, düğme, kemer, broş gibi her tür takının yapıldığı bu sanat ayrıca çerçeve, şamdanlık, ayna, süs eşyaları ve tabloların bile işlendiği geniş bir yelpazeye sahiptir. Kuyumculuk sektörüne giren ERHANİ takı sanatı bu dalda büyük ilgi görmüş ve kuyumculukta alternatif bir teknik olmuştur. Geleneksel ve modern yapıda düzenlenebilen bu takılar kişiye özel tasarımlar sunmuştur. Değişik form ve şekilde kullanım kazanan gümüşün insanlar üzerinde birtakım etkiler bıraktığını, adeta büyüleyici, çekici, sempati kazandırıcı özelliklerini bilmekteyiz. Ayrıca: • Kem gözlerden, kötülüklerden koruyucu • Hastalıklardan uzak tutucu, iyileştirici • Üreme artırıcı • Kıymeti, zenginliği, dekoru, süslemeyi ve şaşaayı vurgulayıcı • İnancı, bir yere bağlı olmayı • Güç ve iktidarı, asalet, haşmet ve haysiyeti ifade edici • Savaşanı ve savaş ganimetini simgeleyen özelliklerine rastlayabiliriz. Gümüş tarih boyunca birçok kavim tarafından olduğu gibi Türkler tarafından da para olarak kullanılmıştır. Camın arkasında sır olarak ayna yapımında da kullanılmaktadır. Türk sanatının en güzel örneklerinden biri olan gümüş işleme sanatımız, bugün de Anadolu’muzun güzel bir köşesinde, Amasya’da, geçmişten geleceğe taşınmaya devam ediyor. Sanki 16. yy’da yaşayan bir bezeme sanatçısının heyacanı ve ruh haliyle işlenir gibi inceden inceye büyük bir sabırla gümüşe şekil veriliyor. Kimbilir belki yüzyıllar sonra torunlarımız da bizim bugünkü işlerimizi görecek ve hakkımızda fikir edineceklerdir. Hala yaşayabildiği ve sevildiğine göre klasik sanatımızın gücü ve güzelliği ne kadar da hoş ve kalıcı oluyor değil mi? El yapımı gümüş işlemesi olarak bu muhteşem geleneği var gücümüzle yaşatmaya ve geleceğe taşımaya çalışıyor ve bu güzellikleri sizinle 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam