reklam
reklam

U17A 3.hafta

ÖZEL HABER

Haftanın Filmi Bumblebee ile robotlar aramıza dönüyor

Eklenme Tarihi: 1 Ocak 2019, Salı - 16:15   Okunma Sayısı: 240662
1987 yılında firarda olan Bumblebee, Kaliforniya’daki küçük bir sahil kasabasındaki bir hurdalığa sığınır. Charlie (Hailee Steinfeld), 18 yaşına girmek üzeredir ve dünyadaki yerini bulmaya çalışırken Bumblebee’yi savaştan yaralanmış ve bozulmuş bir halde bulur. Charlie onu yeniden canlandırdığında kısa sürede onun sıradan bir sarı Volkswagen tosbağa olmadığını anlar.

Filmin yapımcılarından olan Travis Knight, Güreş ringinin dışında Blockers ve Trainwreck gibi komedi rolleriyle bilinen WWE süperstarı John Cena’nın karakterin sertliği ve empatisi arasında doğru dengeyi bulduğunu şu sözlerle ifade ediyor; “John benim için bir keşifti. Muhteşem bir oyuncu. Komedide çok iyi olduğunu biliyordum ama bu rol gerçekten farklı bir şey istiyor. Fiziksel varlığı kaçınılmaz ama empatisini ve kalbini de göstermesi gerekiyordu.” Cena da karakteri Ajan Burns gibi yaptığı her işte maksimum çaba gösteriyor. Buna karakterinin geçmiş hikayesini oluşturmak da dahil! Oyuncuya göre Burns, yalnız kurt, üst rütbeli bir profesyonel asker. Cena şunları söylüyor; “Görevini ne pahasına olursa olsun tamamlayacak ve bunu yapmak için de çok miktarda ekipman getiriyor.” Burns, ülkenin ve dünyanın iyiliği için savaştığına inanıyor. Ama bazen ideolojisi o kadar daralıyor ki etrafındaki her şeyi görmüyor. John Cena şunları ekliyor; “Ben hep çelişkili bir karakteri canlandırıp farklı bir boyutunu göstermek isterdim. Başlangıç hikayesi yapmanın eğlenceli yanı önceki filmlerde yer alan yanıtlanmamış soruların derinine inmektir. Bu film, 7. Bölge’nin, ilk filmde Ajan Simmons’la tanıştığımız zamandaki yerleşik bir kurum olmasından yıllar önce geçiyor. O zaman son derece gizliydi. O yüzden 20 yıl öncesinde ne kadar gizli olduğunu siz düşünün.” Cena askeri helikoptere binme, hassas bir akrobat sürüş pilotuyla ve etrafında patlamalarla birlikte rol yapma fırsatının çocuk gibi hissetmesini sağladığını “Ben özümde hala 13 yaşında bir çocuğum. Tam gaz giden bir Humvee ile ormana dalmak, 2 metrelik yollarda patinaj çekmek, yolcu koltuğunda oturup bir uçurumdan aşağı bakmak müthişti. Emin ellerde olduğunu her zaman biliyordum.” sözleriyle belirtiyor. Oyuncu, 7. Bölge askerlerini canlandırmak üzere tecrübeli askeri personelle birlikte çalıştığı için heyecan duyduğunu şu cümlelerle belirtiyor; “İzleyiciye dönemsel olarak doğru bir deneyim yaşatmak için bir adım ileri gidip bu işi gerçekten yapan insanlarla çalışmak film için gerçekten iyi oldu. Benim için de sette bu işte tecrübeli kişilerin olması kesinlikle muhteşemdi.” Burns’un filmdeki zıt karakteri bir hükümet bilim adamı olan ve Bumblebee’nin peşindeki Decepticonları inceleyen Dr. Powell. John Ortiz’in canlandırdığı karakter, bir uzaylıyla buluşmanın hayalinin gerçekleşmesi olduğunu düşünmekte. Burns’ün aksine Powell, mekanik, dev yaratıklarla pazarlık etmenin, arkadaş olmanın ve sonunda onları kontrol etmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Powell, bilim adamı olarak Decepticonlarla çalışmayı hayatının fırsatı olarak görüyor. Bu yüzden onlara ihtiyaçları olan her türlü insan teknolojisine erişim izni vermeye gönüllü. Hırs ve saflık karışımı bir düşünceyle onları idare edebileceğini düşünüyor. Bu yüzden Burns’ü uzak tutmaya çalışırken bir yandan da onlarla görüşüyor. Flimin yapımcılarından di Bonaventura, daha önce Ortiz’le Replicas filminde birlikte çalıştı. Ortiz, yapımcıya göre o filmde “lezzetli bir kötü karakteri” canlandırmış. Oyuncunun Burns’un askeri içgüdülerine karşı kusursuz bir denge oluşturduğunu bilmekte. Di Bonaventura konu hakkında şunları söylüyor; “Powell, merakı potansiyel bir tehlike oluşturan bir bilim adamı. Burns de sadece tehlikeyi görebilen biri.” Charlie’nin arkadaşları ve ailesi Hala babasının kaybıyla mücadele eden Charlie’nin yan komşusu Remo’nun yakın tavırlarına ve olumlu davranışlarına ayıracak vakti yok. Yıldızı yeni yükselen Jorge Lendeborg Jr. tarafından canlandırılan Memo karakteri ise, Charlie’nin dünyadaki en havalı kız olduğunu düşünmekte. Travis Knight, Memo’nun farklı özelliklerini taşıyacak bir oyuncuyu bulmanın zor olduğunu şu sözlerle belirtiyor; “Jorge, içgüdüsel bir oyuncu. Baş döndürücü bir gülümsemesi var. Karakterin derinliğini ve farklı boyutlarını bulmak için sayfada yazılı olandan ötesini görüyor. Çok sevimli ve hoş biri ve Memo’yu çok güzel bir biçimde canlandırıyor.” Oyuncu, karakteriyle birçok ortak noktası olduğunu “Aksiyon figürlerini ve bilim kurguyu seviyor. Bilim kurgu benim en sevdiğim konu. Bana çok benzediğini ve bunu Memo’ya aktarmanın çok kolay olduğunu söyleyebilirim.” sözleriyle beliriyor. Charlie’yi benzersiz kılan özellikler, tam da Memo’nun onunla ilgili sevdiği özellikler. Jorge Lendeborg karakterinin özellikleri hakkında şunları söylüyor; “Kendi istediğini yapmayı seviyor. Uyum sağlamaya çalışmıyor. Yaptıklarından pişmanlık duymuyor. Memo onunla konuşmaya çalışıyor. Ama onun Memo’ya ayıracak zamanı yok.” Ama Memo, Bumblebee’yi öğrendiğinde Charlie’nin sırrın ortaya çıkmaması için onu yakın tutmaktan başka seçeneği kalmamakta. Lendeborg’un ilk sahnesi, Memo’nun Watson’ın garajında robotu keşfettiği sahne olmuş. Steinfeld gibi o da önceki beş Transformers filmini izlemenin onu o güne gerçekten hazırlayabildiğini ifade ediyor. Lendeborg sözlerine şöyle devam ediyor; “Orada gerçekten bir robot olduğunu hayal etmeniz gerekiyor. Ama oyunculuktaki diğer her şey gibi. O adımı atmanız gerekiyor.” Charlie’nin babası öldükten sonra geçen yıllarda annesi Sally (Pamela Adlon), yeni bir sevgili bulmuş ve küçük kardeşi Otis (Jason Drucker) de yeni üvey babası Ron (Stephen Schneider) ile bir bağ kurmuş. “Better Things” dizisinin idari yapımcısı ve Emmy ödülü oyuncusu da olan Pamela Adlon, yapımcı Travis Knight tarafından bir doğal afet olarak tanımlanıyor ve Knight tarafından “Pam, çok yetenekli ve komik. Sally, oyuncu farklı performans tarzları bulmadığı taktirde kolayca bir karikatüre dönebilecek karakterlerden biri. Pam, gerçek hayatta genç çocukları olan bir anne ve 80’lerde kendi ergenliğindeki anılara sahip. Bu kesinlikle Charlie ile Sally arasındaki etkileşime yaklaşımını belirledi.” cümleleriyle övülüyor. Transformers evreni Adlon’a yabancı olsa bile yapımcı Knight’ın film için vizyonu kendisinin oldukça ilgisini çekmiş ve Pamela Adlon rolü hakkında ise “Kubo’yu çok sevmiştim ve Travis de film yapımcılığında farklı bir zamanı anımsatacak bir film yapmaktan, 1980’lerde Amblin filmlerinin yarattığı türden bir duyguyu ve keşif hissini yaratmaktan bahsediyordu. Peşinizden uzaylı robotlar ya da korkunç, gizli insan ajanlar gelse bile bir ailenin her şeye karşı koyabileceği bir film olmasını çok sevdim.” demekte. Adlon ve Steinfeld, hem kamera önünde hem de arkasında gerçek bir anne-genç kız ilişkisi yakalamışlar. Adlon şunları söylüyor; “Bana karşı inanılmaz. Her gün o muazzam ve fiziki sahneleri çekerken ve orada olmayan bir şeyin karşısında rol yapmak zorunda kaldığında onu izledim. İnanılmaz. O çocuk bir süperstar. Ve çok tatlı, yetenekli ve ilginç biri.” Knight için Charlie’nin küçük erkek kardeşi Otis rolüne doğal ve doğaçlama yapma özelliklerine sahip bir oyuncu bulmak çok önemli olmuş. Travis Knight konu hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade ediyor ; “Seçmeler sırasında ‘Çaresine bakmamız gerekecek” dediğim bir an geldi. Sonra Jason Drucker’ı gördüğümde ‘Tamam! İşte bizim Otis’imiz!’ dedim. Çok doğru seçimler yaptı. Gerçekten komik ve doğuştan yetenekli bir oyuncu.” Bumblebee, Steinfeld ve 12 yaşındaki Drucker’ın birlikte kardeş rolünü oynadıkları ikinci projeleri olmuşlar. Daha önce birlikte Barely Lethal’da da rol almış bu iki genç oyuncu ve “Abla kardeş dinamiğine sahibiz.” diyorlar. Meraklı, küçük, erkek kardeş sonunda Bumblebee’yi öğrenir ve maceraya katılmak ister. Charlie, onu uzaklaştırmak için kendisi Bumblebee’yi kurtarmaya giderken kardeşinin de annesiyle üvey babasını evde tutmak için onları yanıltmasını ister. Drucker şunları söylüyor; “Otis, de ablası için endişe ediyor. Karate hareketleriyle yardım edebileceğini düşünüyor.” Drucker, en sevdiği oyuncaklarından birini konu alan filmde rol aldığına inanamadığını şu sözlerle belirmekte ; “Transformers çok havalı. Tek sorunum robotun tekrar kamyona dönmesi için çabalamaktı. Onu robota dönüştürmek konusunda bir sorunum yoktu. Ama hangisinin sağ kapı, hangisinin sol kapı olduğunu ve başının nasıl katlandığını hiç çözmedim. Sabır küpü gibi.” Charlie, üvey babası Ron’un asla babasının yerine geçecek kadar iyi olmayacağını anlaması için her şeyi yapmakta. Schneider’ın canlandırdığı Ron, bazen gergin aile sahnelerindeki rahatlatıcı komedi unsuru oluyor. Bu filmle ilk büyük sinema filmi oyunculuk deneyimini yaşayan oyuncu şunları söylüyor; “Ron, biraz olaylardan habersiz ve aşırı güvenli biri. Sadece iyilik yapmak istiyor ve durum ne kadar kötü olursa olsun gerçekleri görmeyen bir iyimser. Komedi dehası olan Pamela’nın yardımıyla bu komik, mükemmel üvey baba modelini oluşturdum. Canlandırmak çok keyifliydi. Filmin birçok rolünde teknik notlar ve ağır duygusal vurgular vardı. Bu ise sadece eğlenceliydi.” Ron, kendi tarzıyla üvey kızına yardım etmeye gelerek herkesi şaşırtıyor. Schneider bu konu hakkında ise şunları söylüyor; “Aslında tamamen tesadüfi bir şekilde olmayı hayal ettiği kahramana dönüşüyor. Birkaç dakika için bir serseri oluyor ve sonunda en azından günü kurtarmada bir rol oynuyor. Charlie, kendisi için hayatını riske attığını görüyor ve sonunda onun değerini anlıyor.” Charlie, karakterlerinin dinamiğine rağmen, sette kendisini sürekli güldüren Steinfeld’e soğuk davranmakta zorluk çektiğini “Charlie, onu sevmek istemiyor. Ona Ron’dan başka bir şekilde hitap etmek istemiyor. Ama Stephan’ı seviyorum ve kamera önünde birlikte çok eğlendik.” sözleriyle belirtiyor. Küçük kardeş Otis ile de çok daha basit bir ilişkileri mevcut. Jason Drucker şunu söylüyor; “En iyi üvey baba. Başka söze gerek yok!” Bumblebee Kaliforniya’da geçen ilk Transformers filmi Bumblebee, aynı zamanda Kaliforniya’da geçen ve orada çekilen ilk Transformers filmi olarak tarihe geçti. Yapımcılar da; eyaletin doğal güzelliğinden ve çeşitliliğinden her yönüyle yararlanmışlar. Senaryoya göre Charlie’nin kurmaca Brighton Falls kasabası, aslında Kuzey Kaliforniya’da küçük bir kıyı kasabası. Ağaçlıklı bir Ana caddesi, yerel aile dükkanlarının yerini yeni marka isimlerin aldığı bir yer. San Francisco’dan 15 dakikalık kısa bir feribot yolculuğuyla ulaşılan küçük Vallejo kasabası bu amaca çok uygun olarak görülmüş. Di Bonaventura bu durum hakkında şunları söylüyor; “Senaryo, 80’lerin sonlarının havasını taşıyan mükemmel bir Kaliforniya sahil kasabası. Santa Cruz iskelesinin zamanın ötesine ait olma duygusunu arıyorduk.” Vallejo’nun etrafındaki bölge, Golden Gate köprüsüne bakan en popüler turist mekanlarından biri olan Sausalito’daki Battery Spencer gibi ikonik manzaralarla dolu. Yapım şirketi, geniş Golden Gate Milli Dinlenme Alanı’nda etkileyici Marin Headlands ve Sausalito’nun ünlü Rodeo Plajı’nı çekerek daha güneydeki Henry Cowell Redwoods Eyalet Parkını da kullandılar. Bu durum, Bumblebee ile Charlie arasındaki önemli sahneler için güneşli açık alanı sunmuş. Diğer dış mekan sahneleri ormanda çekildi. Birçoğu filmin açılış sahnesinde görülen ekimler Watsonville’deki özel Big Creek Kereste Şirketi’nde çekilmiş. Vallejo’da artık kullanılmayan bir askeri tersane olan Mare Adası ise filmin hayretler veren finalinin büyük bölümüne ev sahipliği yapmakta. Şirket, Kaliforniya’nın merkezinde, Rock Creek Gölü yakınındaki bir kamp alanında ve Bishop yakınındaki Pine Creek Tungsten Madeni’ndeki sarp Nevada dağlarında iki durakta daha durmuşlar. Çektikleri ikinci mekan aynı zamanda, 1890’larda altın ve gümüş aramalarının çok olduğu zamanlara ait ilginç bir tarihe sahip. Yapım ekibi, Charlie’nin Bumblebee’yi paslanmış ve unutulmuş bir halde bulduğu Hank amcanın hurdalığındaki önemli çekimler için Güney Kaliforniya’da, San Pedro’da bir dükkanda ve bir tersanede kalmışlar. Sürüş sahneleri Malibu’nun sahil yollarında, Griffith Park’ındaki dolambaçlı virajlarda ve Los Angeles şehir merkezinde sokaklarda ve tünellerde çekilmiş. Şirket ayrıca kurmaca Gas ‘n Guzzle’daki sahneler için Lancaster yakınındaki çöl bölgelerine ve Crestline’daki Thosand Pines Christian Camp’a gitmişler. Filmdeki en büyük özel efektler sahnelerinden biri olan Shatter ve Dropkick’in Dünya’ya büyük girişi, bölgedeki saatte 48 km hızla esen rüzgarlarla oldukça zorlu çekimlere şahit oldu. Güneye doğru devam ederek 7. Bölge genel merkezi ve hava üssü, Long Beach’de yakın geçmişte kapatılmış olan bir Boeing fabrikasında inşa edildi. Mekan ayrıca Memo’nun yatak odasının içinden Charlie’nin tırmandığı vincin üstüne kadar çeşitli mekanlar için de kullanılmış. Final için gereken su sahneleri Universal’in setinde Falls Gölü adıyla bilinen dev bir tankta çekilmiş. Filimdeki “Charlie’nin Dünyası” Nasıl İnşa Edildi ? Knight’ın etrafı seride tecrübeli olan bir teknik ekiple çevriliymiş. Laika’daki ekibiyle 20 yıl boyunca yaratıcı ilişkiler geliştiren yönetmen için yeni iş arkadaşlarıyla çalışmak başlangıçta biraz sinir bozucu olmuş ve ; “Laika’da kendi aramızda özel bir dil vardır. Onlarla mağara adamı homurtularıyla iletişim kurabilirim. Bu projede daha önceden tanıdığım tek bir kişi yoktu. Ama neyse ki olağanüstü bir gruplardı.” demekte. Yapım tasarımcı Sean Haworth, ilk Transformers filminde de sanat yönetmeni. Yanında robot evreniyle sağlam bir çalışma tecrübesi ve animasyon dizilerine derin bir bağla gelen usta isim film hakkında şunları söylüyor; “Bumblebee, televizyon dizilerine ve o dönemin filmlerine tam bir saygı sunumu. O dönemin renklerini, modasını ve estetik anlayışını sahiplendik ama çok abartılı olmasını istemedik. Hiçbir şeyi hicvetmeyi ya da filmin çizgi film gibi görünmesini asla istemedik.” Watson evinin dış mekanı Kuzey Kaliforniya kasabası San Rafael’de Peacock Gap’teki konut bölgesinin pitoresk çıkmaz sokağın sonunda inşa edilmiş. Semtin sakinleri, kasabaya bakan boş bir arazide neyin yükseldiğini ettiklerinde çok şaşırmışlar. Altındaki pastoral doklar sadece bir ön cephe! Haworth, işe yarayabilecek pratik bir mekan aramışlar. Ama Bumblebee, 4 metre boyuyla ortalama evlerin çoğuna sığmamış. Tasarımcı Haworth konu hakkında şunları söylüyor; “Başı çatıdan çıkardı. Bu yüzden biz de Los Angeles’a döndük ve aksiyonun etrafında bir evin dış mekanını inşa ettik. Filmde “50’lerden kalma modern, kolon kirişli ev, Kaliforniya savaş sonrası inşaat patlamasındaki rolleriyle “ ünlenen mimar Cliff May ile müteahhit Joseph Eichler’ın öncü çalışmasından ilham alınmış. Kendisi de kolon kirişli bir evde yaşayan sanat yönetmeni A. Todd Holland, ne zaman setin tasarımı hakkında ikilemde kalsa “sadece eve gidip etrafa bakarak sorunu çözüyordum” diyor. Filmin önemli setlerinden biri de Watsonların evine bağlı garaj. Garal flim için tam iki kez inşa edilmiş. İlki bir film stüdyosunda, diğeri de San Rafael’deki tepelik bir alanda. Garaj, Charlie’nin başlıca dünyası. Haworth konu hakkında şunları söylüyor; “Orası babasıyla son bağı. O yüzden onun için evi gibi olmasını istedik. Bee ile etkileşime girmesi ve bir yandan da geçmişiyle bağlantı kurması için yeterli alana sahipti.” Bumblebee’deki Aksiyon Sahneleri Nasıl Çekildi! Transformers serisi, nabızları durduran gözleri yuvalarından oynatan aksiyonuyla efsane bir seriydi. Bumblebee de;sinema severleri bu anlamda kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak. Akrobasi koordinatörü ve ikinci ekip yönetmeni Mike Gunther, daha önceki birkaç Transformers filminde Bay’le birlikte tehlikeli sahneleri ve savaşları tasarlamış bir isim. Ekibe de beklenilen eğlence düzeyini bilerek gelmiş. Gunther, yönetmene film için içinde hava makaraları, ram havası, havalı araba çeviriciler ve toplar bulunan bir “menü” verirken ; “Travis’i canlı aksiyon konusunda eğitmem gerektiğini biliyordum. Ama başka filmler ve özel sahneler hakkında o kadar engin bir bilgiye sahipti ki çok fazla ortak payda vardı. ‘İzleyicinin aksiyon ve eğlence açısından arzusunu nasıl doyurmak istediğini çok iyi biliyordu.’ demekte. Sonuç ise, önceki filmlerin bütün gücüne sahip ve hepsini çok özel ve konsantre tutan aksiyon sahneleri oluyor. Knight aksiyon sahneleri hakkında şunları söylüyor; “Mike, gerilim ve tehlike duygusunu kaybetmeden aksiyonu nasıl oranlayacağını içgüdüsel olarak çok iyi biliyordu. Farklı bir duygusal etkinin peşinde olduğumu anlıyordu. Bu filmde büyük bir gösteri var. Buna hiç şüphe yok. Ama aksiyonun Charlie ve Bee gibi değer verdiğimiz bir gerçekliğe dayanması önemliydi. Robot kavgalarının coşkusu ve yüksek hızlı araba kovalamacaları duyguyu etkilemiyorlarsa anlamsız olurlar.” Günder’in filmde sorumlu olduğu birçok uygulamalı görevi oldu. Örneğin; o ve ekibi, ulaştırma departmanıyla birlikte Steinfeld’le çalışarak ona manuel vites kullanmayı öğretmiş. Steinfeld şöyle anlatıyor; “İlk kez düz vites kullandım. Kolay olduğunu söylemek isterim. Ama düşünmeniz gereken milyonlarca şey olduğunda aslında epey zordu. Camları açıp kapamak bile kolay değildi. Düğmeler nerede? Bir kere kazara açma kolunu kırdım çünkü ne yaptığımı bilmiyordum.” Oyuncu, kapsül aracına akrobasi sürücüsü Mike Johnson direksiyondayken binmenin rahatlatıcı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor; “Bir arabanın direksiyonunda olmak ve kontrolde olmamak tuhaf bir duygu. Ama aynı zamanda bunu düşünmemek ve sadece sürüyormuş gibi davranmak da güzel.” Los Angeles’taki Griffith Park’taki dolambaçlı yollardaki bir sahnede Charlie ve Memo keskin bir virajdan dönüyor ve Ajan Burns’e şiddetle çarpıyorlar. Sahne sırasında araba tamamen kör sürücü kapsülüyle kontrol edildi. Bu durum ekip tarafından ; “Jorge ve ben arabanın içindeydik ve tepeden aşağıya doğru gidiyorduk. Keskin bir şekilde dönüp acı bir frenle John Cena’nın önünde durduğumuzda Jorge’ye bakıyorum. Jorge’nin ağzından çıkan seslere asla inanmazsınız.” cümleleriyle belirtmekte. Gunther, Humveeler, Charlie’nin ailesinin de yer aldığı ve üvey babası Ron’un bir 1972 Oldsmobile Vista Cruiser pikap ile Broncolar ve başka askeri araçların takibini bozmak için yaptığı heyecan verici kovalamacasında kör sürücü kapsülünü bir kez daha kullanmış. Mike Drucker bu durumu şöyle anlatıyor; “Eğlence trenine binmek gibiydi. Çok gerçekti. Sanki kötü adamlar tarafından kovalanıyor ve sert sürüşler yapıyor gibiydik. Ama üstte bir akrobasi sürücüsü olduğu için gerçekten bir şey yapmamız gerekmediğini bilmek arkamıza yaslanıp sürüşün keyfini çıkarmamız anlamına geliyordu!” Steinfeld’ın karakteri, babasının ölümünden önce dalış şampiyonuymuş ve filmin finalinde kuledeki deneyimi çok önemli bir şekilde devreye girmekte. Ekip gerçek dalış için bir jimnastikçi ve NCAA dalışçısı Michelle DeMond’u görevlendirmiş. Ama Steinfeld, dalışın hemen öncesindeki sıçrayışlarda görüldü. Gunther şunları söylüyor; “Hailee, yüksekten korkmuyor. Ama biz rol yapabilmesi ve rahat hissetmesi için sahneye onu hep ekledik. Yukarı sorunsuz çıktı. Ama 10 metre dalış ve bir buçuk tur takla atılacaksa bir profesyonel getirirsiniz.” Jesicca Harbeck, başka akrobasi sahnelerinden de oyuncu için dublörlük yapmış. Ama üçüncü bölümdeki büyük aksiyon sahneleri sırasında Steinfeld kendi aksiyon görevlerinin çoğunu da yapmış. Knight şunları söylüyor; “Bee’yi kurtarmak için 40 metrelik bir vince çıkıp dalış yapması gereken bir sahne var. Onun bir kısmını gece mekanda, bir kısmını stüdyoda çektik. Hailee her seferinde geldi. Oldukça etkileyiciydi.” Steinfeld filmin hiç düşünmediği şekilde fiziksel açıdan zorlayıcı olduğunu da “Havada 10 metre kadar yüksekte asılısınız ve hava dondurucu. Bağlanmış olduğunuz jalede olasılıkları düşünüyorsunuz. Vince tırmanırken rahattım. Durmayacaktım. Ama bir noktada birinin “Kestik!” diye bağırmasını bekledim ve nihayet yukardaydım ve aşağı “daha fazla ilerleyemiyorum! Kesecek misiniz?” diye bağırdım.” sözleriyle belirtiyor. Eski Lensler Yeni Görünüme Kavuştu Filmin yapımcısı di Bonaventura, film için Red 2, American Assassin and Deepwater Horizon gibi daha önceki birkaç yapımında çalışan görüntü yönetmeni Enrique Chediak’ı getirmiş. Yapımcı bu durum hakkında şunları söylüyor; “Enrique sadece olağanüstü bir görüntü yönetmeni değil. Aynı zamanda duygusal olarak da erişilebilir. Travis’in süreç hakkında bilmediklerini Enrique biliyordu.” Knight’ın yönetmen koltuğunda oturacağını bilmek Chediak’ın projeyi kabul etme kararında önemli bir unsur olduğunu “Kızımı Kubo’yu izlemeye götürmüştüm. Hikayenin insani yanı dikkatimi çekmişti. Bu filmin sadece boş bir karede savaşan robotlar hakkında olmadığını ilişkiler hakkında olduğunu anladığımda kabul ettim.” sözleriyle anlatıyor. Knight, Chediak ile tanıştığı andan itibaren kendisi gibi birini bulduğunu bilmekteydi. Travis konu hakkında şunu belirtiyor; “Bu filmde anlamlı bir yaratıcı ilişki kurduk. Ara sıra birbirimize meydan okumadık değil ama samimi fikirlerin farklılığını çok severim. O olağanüstü bir sanatçı ve daha da iyi bir insan.” Chediak ve Knight, filmlerinde Transformers serisinin damgası olan ayırt edici canlı görüntü kalitesi ve yüksek kontrastından kaçınmaya, onun yerine 1980’lerin popüler sinemasını çağrıştıran bir görünümü tercih ettiler. Filmin görüntü yönetmeni de konu hakkında şu cümleleri kullanmakta; “O görünümü yeniden üretmeden yeniden yorumlamak istedik. Alexa dijital formatı kullandık. Ayrıca 60’ların Panavision lenslerini kullandık. Bu filmde çok yumuşak bir görüntü veren milyonlarca kusura sahipler.”

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: YUSUF KEMAL YILDIZ

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam