reklam
reklam

ESNAF GÜNLÜĞÜ

Eklenme Tarihi: 17 Ağustos 2018, Cuma - 09:00   Okunma Sayısı: 187323

İstanbul gezisine başladık

Doların çığrından çıkmış şekilde yükselişe geçtiği şu günlerde esnafın dertlerini dinlemek için Tahtakale’ye gittik. Dar sokaklarda insan selinin içinde dükkânlara bakarak yürüyoruz. Benim de canım bir şeyler almak istiyor ama çantam, bloknotu, fotoğraf makinem, telefonum, yedek mikrofonum gibi ağırlıklarım bana bu imkânı sağlamayacak gibi görünüyor.

Yorulduğumuzu hissettiğimiz anda ağırlıklı olarak nazar boncuklarının satıldığı bir dükkâna girdik. Selamlaştık, tanıştık. Niyetimizi anlattık. Bize soğuk bir şeyler ikram ettiler. İş yeri sahibi Soner Soysal Bey, müteşebbis ruhlu, çalışanlarına karşı koruyucu melek ve konuşkan bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Bize kendisini anlatmasını istediğimiz zaman yaptığı işlerin odağında olmaktan kesinlikle kaçındığını, yapılanları ekibiyle birlikte yaptığını anlatmaktan mutlu olduğunu gördük. İlk sorumuzu yönelttik. 

Başak: Kaç yıldan beri bu işi yapıyorsunuz?

Yaklaşık 13 yıldan beri bu işin içindeyim. İyi bir çevre edindik, paralar kazandık. Yurt dışından müşteriler edindik. Farklı sektörden kişilerle ticari bağlantılarımız oldu. Zarar ettiğimiz günler de oldu; ama bunlar yapısal sorunlardan değil konjonktürel nedenlerden kaynaklanıyordu. 

 

Başak: Burada satışa sunulan objelere baktığımız zaman genellikle küçük metal figürler, cam ve porselen objeler ile deri mamüller görüyoruz. Neden tercihinizi bu yönde kullanıyorsunuz. Başka bir iş yapmayı düşündüğünüz zamanlar oldu mu?

Evet, ben ticarete atıldığım zaman bu işlerle başlamıştım çalışma hayatına. Çocukluğumda evimizde küçük bir kitaplığım vardı. Kitaplarımla doldurduğum odamı porselen biblo, tablo ve heykelciklerle süslerdim. Şimdi ise onlarla iç içe yaşıyorum. 

Bazen deri, metal ve camın kombinasyonunu aynı obje üzerinde göstererek yeni mamüller üretiyoruz. Sorunuza gelince; evet tercihimi bu yönde kullandım ve kullanmaya da devam edeceğim. Çünkü bu benim bildiğim ve severek yaptığım bir konudur.

Başak: Satışlarınız nasıl?

Doların çılgınlığı ortaya çıkana kadar iş durumumuz iyiydi. Şimdi doların alım gücü arttı. Yabancı müşterilerden aldığımız siparişlerde düşüş olmamakla birlikte yerli müşterilerimizde hissedilir derecede bir durgunluk görüyoruz. Bu durum aylık ciromuzda daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.

Başak: Bu sıkıntılı durumu atlatacak alternatifli planlarınız var mıdır?

Burada çalışan olarak görünen sadece iki kişidir. Ürünleri atölyede yapanlar ve buraya nakledenler de düşünülürse mevcudun biraz daha fazla olduğu söylenebilir. Şartlar ağırlaştıkça birçok iş yerinin bazı çalışan personelini işten çıkarmayı düşündüğü konuşuluyor. 

Ben buna karşıyım. Daha o duruma gelmedik; ama bir alternatif planımızı söyleyeyim: Hepimiz, bir arkadaşımızı kenara koymamak için el birliği yapacak ve sonuna kadar direneceğiz. Çalışanların gerekirse ücretlerini aşağı çekeceğiz ve yine gider dengesini sağlayacağız. 

Nereden bakarsanız bakın hane halkıyla birlikte 30 civarında insan bu işten nasipleniyor. Kimseyi ortada ve çaresiz durumda bırakmak istemem. Bu bakımdan reklam ve tanıtım giderlerimizde hiç kısıntıya gitmedik, gitmeyi de düşünmüyoruz. Sizin buraya gelişiniz de bizim tanınmamıza yardımcı olacağı gibi ülke yararına da olacaktır. Böyle bir imkânı bizlere sağlayan gazetenize teşekkür ederiz.

Başak: Sizin gözleminize göre sokaktaki diğer esnafın durumu nasıl?

Kimsenin iyi şartlarda olduğunu söyleyemem. Ancak bir gerçek var ki, herkes, ülke ekonomisinin daha kötü duruma düşmemesi için çaba sarf ediyor. Daha çok üretiyor, daha çok satmaya bakıyor. Mevcut durum, Tahtakale esnafını yeni pazar arayışlarını sürdürmeye ve yeni satış taktikleri peşinde koşmaya itiyor.

Tünaydın: Bir esnaf olarak durumun düzeleceğini düşünüyor musunuz? Önümüzde bir süreç görüyor musunuz?

Devlet dün kurulmadı. Sadece Osmanlı Devleti’nden söz edersek 623 yıllık bir geçmişimiz var. O süreç içinde de borç almışız, savaşlara girmişiz, ittifaklara katılmışız. Ama bugün yine ayaktayız. 

Bugünkü sancılı durum sadece ekonomik değildir. Elbette düzelecektir. Ama bir süreç vermek mümkün değildir. Siyasi etkenler ve hükümranlığımıza baskılar hız kesmeksizin devam ediyor. Önce devletlerarasındaki ilişkiler düzelecek sonra ekonomik tabloya gelecektir sıra…

Borcumuz vardır fakat ekonomik değerlerimiz ve ödeme gücümüz de vardır. Osmanlı Devleti’nin son zamanları harplerle geçmiştir. Okumuş insan sayımız azdı; ama tüm kural ve kurumlarıyla Cumhuriyet’i kurduk. Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda paramız yoktu; ama 1954 yılına kadar Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödedik. Millet olarak bizde bu irade her zaman vardır. Ümidim tamdır. Karamsar olmaya gerek yoktur.

Bu noktada size basit bir de fıkra anlatayım: Tahtakale esnafından bir genç askere gittiğinde topçu olarak seçilmiş. Eğitim ve spor sürecinin sonunda atışlar başlamış. Kendisi top nişancısı olarak bir top mermisi atacakmış.  Her “ateş serbest” komutunda topun patlamadığını gören atış müdürü, genç askerin yanına gitmiş. Onun heyecan ve korku içinde olduğunu görünce;

    ---Sen askerlik hayatında hiç atış yapmadın mı? diye sormuş. Askerliği süresince topun şiddetli patlamasından nefret ettiği için her seferinde birtakım mazeretlerle atıştan sıyrılan asker,

    ---Ben Tahtakale’de top attım. Darmadağın oldum. Bir daha atmayacağıma yemin ettim, demiş. Tabii bu fıkra… Bizim ne top atmaya ne de topyekûn batmaya niyetimiz var.

Başak: İşten arta kalan zamanlarınızda siz ne yapıyorsunuz?

Futbola ilgim büyüktür. Maçlara da giderim. Daha ziyade işimle ilgisi olması nedeniyle İngilizce’mi geliştiriyorum. Yurt dışı bağlantılarımız gereği bir kez Çin’e ve üç kez de Yunanistan’a gittim. Yunanca öğrenmeye karar verdim. Yunan mutfağı ve müziği bende bir heyecan ve ilgi uyandırdı. 

Boş kaldığım zamanlarda -sessiz bir ortamda- caz müziği dinlerim. Karadeniz kıyı şeridinde gezmek her zaman tercih ettiğim bir arzudur. Yeşille mavinin buluştuğu bu çizgiye yabancı müşterilerimi de götürmüşümdür. 

Başak: Efendim, son sözün bir öncesini ben söyleyeyim: Esnaf küçük ölçekli de olsa ileri görüşlülüğü ve fikirleri büyük ölçekli olabiliyor.

Soner Bey değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için size çok teşekkür ediyoruz. Vaktinizi daha fazla almamak için müsaadenizi rica ediyoruz. (Soner Bey bu esnada gazetemiz için seçtiği kocaman bir nazar boncuğunu da sardırdı ve hatıra olarak bana verdi. Biz de kendisine teşekkürler ediyoruz.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: BAŞAK ERTEKİN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam