reklam
reklam

Yeni Belgelerle Binlerce Recep Dede’den Biri ( II.BÖLÜM)

Eklenme Tarihi: 31 Mayıs 2018, Perşembe - 10:00   Okunma Sayısı: 188826

Kafamızı her hafta cıbıl traş ettiriridik. N’âdar ossa (ne kadar olsa da) torpah (toprak), mevzide kalan asgerlerde bitlenme gorülüyordu. Biz onlara pek ilişmezdik gayrı. Nebi’m işde (Ne bileyim) benim de golumda bişiğ çıhdı. (pişik de olabilir, bir şey de olabilir.) Golum gabardı. Tohtur (doktor) yoğidi (yoktu). 

Yoros Kalesi’ne giderken

Bir gün de atımın nalı düştü. O halde 10 km. kadar at sırtında gittim. Gâvır Galası’na (Yoros Kalesi) az bir yol kala hiç yürüyemez oldu. Oralar hep daşlığidi (taşlıktı), gayalığidi (kayalıktı). Öbür seferimize kadar hayvanın bahımının (bakımının) yapılması ve dinlenmesi için galedekilere hüccetle (vesika, belge) teslim ettik… 

Sonraki gidişimizde atın nalını çahdıklarını ve hayvanı eyi ettiklerini söylediler. Yine hüccetle aldık. Ee, n’örecanğ ohuyup yazmaynan âlim, vilayet gezmeynen adam mı sayılınğ? (Ne yapacaksın, okuma yazma bilmeyle âlim olunamayacağı gibi birçok vilâyeti görmekle de adam sayılmıyorsun işte) Cahal bi’ adamıdıh, koylüydük işte!  

Gâvır Gale’nin (Yoros) hemen böğründe (yanında) bir guyu (kuyu) varidi. Guyubaşı nöbetçisi, her gelene suyu virdikten sonra aşşadaki birlik için iki gova suyu da gendileri için çekdirir ve fıçıya doldurturdu. Üç dene govası varidi. Urganı dahar (ipi takar), tenekeyi aşşa dooru guyuya sarhıdır (aşağıya doğru kuyuya sarkıtır), didini didini (didine didine) çekeridik. Galenin namıssız askeri bizi gullanır idi. 

Değerlendirme

Recep Dede’nin anlatımlarını defalarca okumuştum. Kültür Bakanlığı himayesinde İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Öğrt. Üyesi Prof. Asnu Bilban Yılmaz Başkanlığında 2103 yılında başlatılan arkeolojik çalışmalarda askeri nitelikli objelere raporlar yazmıştım. Küçük misketlerin ve orta boy güllelerin yanında madeni düğmeler de bulunmuştu. Bunlar I. Dünya Savaşı yıllarında müttefikimiz olan Alman birliğindeki subayların düğmeleriydi. Recep Dede, Gâvur Kalesi demekle bunu kastediyor. Bu çalışmalarım değerli hocamız tarafından Kültür Bakanlığına sunulan kitapta da zikredilmiştir. 

Yoros Kalesi’nde başlatılan Bölgenin Osmanlıca yazılı haritalarıyla Kara Kuvvetlerinin 1/25.000 ölçekli haritalarını birlikte kullanarak yazıda geçen istikamet ve mevkileri karşılaştırmalı şekilde incelemiştim.    

Kız kardeşimle birlikte buruşuk sayfaları açtık. Evrakın önemli bir bölümü rutubete maruz kaldığı için erimiş, lime lime olmuştu. Koku yapmıştı. Ayıkladık, ütüledik. Okuyabildiklerimizi yeniden yazıya döktük. Okunamayan çok sayfayı da yırttık.

Kendi arşivimin I. Dünya Harbi CD’lerini, harp ceridelerini ve Osmanlı arşiv belgelerini incelemeye başladım. Bazı konuları ATASE Başkanlığından ve MSB’den araştırdım. Recep Dede’nin anlatımlarıyla benim araştırmalarımın paralelliklerini, kesişme ve ayrışma noktalarını tespit etmeye çalıştım.

1909 yılında Recep Dede’nin askere alınmasıyla başlayan süreç terhis olduğu 1929 yılına kadar 20 sene ediyor (Üç ay firarda geçtiyse 19 sene + 9 ay). Er olarak cepheden cepheye koşarak yaptığı askerlik büyük dayanma gücü ve sabır gerektiriyor. 

Aslımızın gelecek nesillere anlatılması bir zorunluluktur. İhmaller, unutkanlıklar veya imkânsızlıklar sonucu Recep Dede ile ilgili bilgiler günümüze yansıyamamıştır. Bugün bazı imkânlara sahipsek bunları gelecek nesillere aktarmak zorundayız. 

Dede’nin anlatımlarında bazı kopukluklar yaratması ileri yaşta olmasından kaynaklanıyordu. Söylediği her şeyi yazmış olmakla iyi bir iş yaptığımızı şimdi daha iyi anlıyorum. Babam bazen aynı soruyu 3-4 kez sorar, ben de bu kadar tekrarlamasına anlam veremezdim. Ne kadar haklıymış. Şimdi ‘puzzle’ı tamamlamak bana nasip oldu... Anlattıklarını önceki anlatımlarla hep karşılaştırarak birbirine ters düşen hususları, benzerlikleri, uyumlu olanları hep ayıkladım.

Bölgeyle ilgili anlattıklarının çoğu doğru olmakla birlikte zikrettiği bazı yer adlarını haritada bulamadım. Yine bazı Osmanlıca kelime ve tabirleri yerli yerine kullanmadığını, alışkanlık gereği veya herkesin söylediği şekliyle söylemiş olabileceğini varsayıyorum.

Recep Dede’nin anlatımlarının dönemlerini harp tarihi belgelerine ve Osmanlı arşiv kayıtlarına uygunluğunu araştırdım. Bunları sırasıyla belirtiyorum:

a. Rus bombardımanı

(1) Tarih: 20/B /1333 (Hicrî) Dosya No:13 Gömlek No:30 Fon Kodu: DH. EUM.5.Şb 

Rus donanmasının bombardımanı neticesinde Akbaba ve Anadolufeneri’nde meydana gelen telefat ve hasarı havi Beykoz Kaymakamlığı’ndan gönderilen cetvelin takdim edildiği.

(2) Tarih: 06/C /1333 (Hicrî) Dosya No: 6 Gömlek No: 12 Fon Kodu: DH. EUM. 2.Şb 

Rus tayyaresi, bazı mahallere Kafkasya Müslümanlarının imzasını havi ayet-i kerimelerle başlayıp, Müslümanları Almanya aleyhine tahrik ve harbe son vermeye çağıran ve Almanya’nın mahvolacağını belirten bildiriler attığı.

(3) Tarih:23/L /1334 (Hicrî) Dosya No: 244 Gömlek No: 67 Fon Kodu: MV. 

Kefken sularında hareketsiz duran deniz tayyaresiyle mürettebatını kurtaran Şirket-i Hayriye vapurunun görevlilerine nişanlar verildiği.

(4) Tarih: 02/M /1334 (Hicrî) Dosya No: 12 Gömlek No: 2 Fon Kodu: DH. EUM. ADL. 

Orduya çok miktarda tayyare geleceği bildirilerek makam arabaları olan yerlerde benzin tasarrufu yapılması gerektiği… 

(5) Tarih: 28/Ni/1335 Dosya No: 67 Gömlek No: 32 Fon Kodu: HR. HMŞ. İŞO. 

Geceleri tayyare taarruzlarından korunmak maksadıyla hastanelerin üstüne konulacak işaretler.

(6) Tarih: 31//1916 (Miladi) Dosya No: 2112 Gömlek No: 14 Fon Kodu: HR. SYS. 

Bir Rus tayyaresinin Karadeniz sahilinde düşürülerek içindekilerin esir edildiği ve tayyarenin ganimet olarak alındığı…

(7) Tarih: 15//1916 (Miladi) Dosya No: 2112 Gömlek No: 4 Fon Kodu: HR. SYS. 

…Bir Rus denizaltısının uçak hücumuna ve Türk topçu ateşine rağmen Boğaz yakınlarında bir vapur ile yelkenliyi batırması…

(8) Tarih: 11/Ş /1337 (Hicrî) Dosya No: 21 Gömlek No: 64 Fon Kodu: DH. İ.UM 

Düşman tayyarelerinin bombardımanı sonucu hasara uğrayan binalar hakkında, İstanbul Tedkik-i Hasar Komisyonunca düzenlenen defterlerin gönderildiği.

(9) Tarih: 14/S /1338 (Hicrî) Dosya No: 26 Gömlek No: 4 Fon Kodu: DH. EUM. AYŞ. 

Fransız hükümetine ait bir tayyarenin Karadeniz üzerinden gelerek Göztepe Çayırı’nda düştüğü ve hasara maruz kaldığı...

10) Tarih: 29/M /1337 (Hicrî) Dosya No: 55 Gömlek No: 42 Fon Kodu: DH. EUM

İstanbul’da taarruz eden tayyarelerden atılan bombalardan Şehzadebaşı’nda, hanelerinde vefat edip Haseki hastanesine nakledilen üç kadının fotoğrafının takdimi.

(11) Hicri 1337 yılında İstanbul’un Vefa, Şehzadebaşı, Haydarpaşa, Zeyrek, Unkapanı, Mahmutpaşa semtlerinin de düşman uçaklarınca bombalandığı, ev ve işyerleri zarar gören Osmanlı vatandaşlarının hükümet merkezlerine şikâyet dilekçeleri verdikleri görülmüştür. 

c. Salgın hastalıklar

(1) Tarih: 25/C /1335 (Hicrî) Dosya No: 1225 Gömlek No: 30 Fon Kodu: MF. MKT. 

Lekeli humma hastalığının artmasına sebep olan kehlelerle (bit) mücadele için bilumum mekteplerde neler yapılması gerektiğine dair tamim. (Da-ül kaml: Bitlenme)

c. Serviburnu hastanesi, hasta ve yaralılar

(1) Tarih: 24/B /1312 (Hicrî) Dosya No: 102 Gömlek No: 57 Fon Kodu: Y.PRK. ASK. 

Yıldız, Haydarpaşa, Malta, Beylerbeyi, Daire-i Askeriyye, Humbarahane, Gümüşsuyu, Zeytinburnu, Serviburnu ve Liman-ı Kebir hastanelerine hasta gelişi.

(2) Tarih: 14/B /1319 (Hicrî) Dosya No: 91 Gömlek No: 1319 Fon Kodu: İ. HUS. 

Şüpheli hastalıklara yakalanan kişilerin Serviburnu’ndaki hastaneye nakliyle hastalıkları hakkında bakteriyoloji incelemesinin yapılması.

(3) Tarih: 02/Ş /1319 (Hicrî) Dosya No: 2555 Gömlek No: 102 Fon Kodu: DH. MKT. 

Vücutlarında hıyarcık (şişlik) çıkan bazı hastaların hastalıklarının teşhisi için Serviburnu’ndaki hastanede bir bakteriyoloji laboratuvarı tesis edilerek bir bakteriyoloğun istihdam edilmesi.

d. Telgraf

(1) Tarih: 14/C /1337 (Hicrî) Dosya No: 22 Gömlek No: 32 Fon Kodu: DH. İ. UM 

Telgraf direkleri üzerine konulan telefon tellerinin muhabereyi kesintiye uğrattığı için acilen kaldırılması hususunun vilayetlere tamimi.

(2) Tarih: 19/Ş /1337 (Hicrî) Dosya No: 8 Gömlek No: 111 Fon Kodu: DH. EUM. AYŞ. 

İstanbul’un Anadolu cihetinde telgraf direkleri ve telgraf tellerini çalanların bulunması için gerekli takibatın yapıldığı bazı mevkilere koruma amacıyla jandarma bırakıldığı.

e.  Erzak

(1) Tarih: 11/B /1333 (Hicrî) Dosya No: 95 Gömlek No: 6 Fon Kodu: DH. İ.UM 

Harp esnasında askere katık olarak verilmek üzere Hüdavendigâr vilayeti ile İzmit, Karesi, Kütahya, Eskişehir mutasarrıflıklarından ceviz tedariki.

(2) Tarih:   Dosya No:    Gömlek No: 2755,   Fon Kodu: ML. VRD. d.

Âşar memuru Hüseyin Efendi’nin bir takım karyelerden (köylerden) çotanlarla (eli ayağı sakat kimseler) serunderlere (tahıl muhafaza edilen yer) gittiği, keyl (ölçme) ve tahmin olundukda (tahminde bulunup) her bir haneden topladığı darı, fasulye, ot, hınta (ağaç), şair (arpa), ceviz ve meyveyi deftere kaydettiği ve bunların bedellerini gösterdiği...

(3) Kızılay Derneği, I. Dünya Savaşı’nı çok önemli bir deneme dönemi saymış, değişik savaş alanlarında ve menzil noktalarında kurduğu çayevlerini, kışın bütün şiddetiyle karşı karşıya kalan yaralı ve hasta askerlerin dinlenmeleri gerekli görmüştür. Hatta bu uygulama sonradan İstiklâl Savaşı’nda da yer bulmuştur… (Türk İstiklâl Harbi, İdari Faaliyetler, Gnkur ATASE Bşk.lığı, Ankara 1975, s: 567) 

Firarın yarattığı tahribat

Ailesiyle irtibatını zor şartlarla sürdüren ve savaş nedeniyle izine gidemeyen Recep Dede, Kurtuluş Savaşı’na katılanlarla birlikte gizlice Anadolu’ya geçmiş, Milli Kuvvetlere katıldıktan bir süre sonra firar ederek hasret ve sevgisi ağır basan Nevşehir’deki hasta anasını ziyarete gitmiştir. Üç ay firarda kalması sebebiyle ceza almış ve 1929 yılında terhis edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında firar ettiği için savaştan sonra İstiklâl Madalyası alamamıştır. 

Günümüzde askerlik yapmak istemeyenler olduğunu, para vererek askerlikten muaf tutulmak isteyenleri, rapor almaya çalışanları düşününce bizleri bugünlere taşıyanların ne kadar fedakârlık yaptıklarını, gadre uğradıklarını, kanunların acımasızlığına düçar olduklarını daha iyi anlayabiliyoruz.

Recep Dede, Balkan Harbi, I. Dünya Harbi ve eksik hizmetinle Kurtuluş Savaşı’na katıldın… Cepheden cepheye koştun. Yokluk ve sıkıntılar çektin. “Gâvırın eli memlekete değmesin” dedin, ananı göremedin.  Vazifeni ibadet vecdiyle (ilâhi aşk haliyle) yaptın. Senin tarif ettiğin yollarda bir hafta süreyle sırt çantamla yürüdüm. Zorluğunu sana değil yeni nesillere anlatabilmek için yazıyorum bu satırları. Kırık tekerlekli cephane konvoyunu bir değnekle sevk etmedim ama onun hiç kolay bir şey olmayacağını hissettim.

Sana ve senin dönemindeki silah arkadaşlarına Allah rahmet eylesin. Gönülden minnet ve şükran borçluyuz sizlere…    

(Endnotes)

1  Ufka mürtesimi düşmek:  Bu terimi Kara Harp Okulu’nda okuduğum yıllarda öğrenmiştim. Resmi havaya düşmek

2  Dede’nin anlatmaya çalıştığı bu yolları, sözünü ettiği pınarı ve Yoros Kalesi’nin göründüğü ilk tepeler hattını tespit ederken dere ve kuru dere yataklarını esas alarak yürüdüm. Gittikleri istikameti ve yolu ağırlıklı olarak doğru tespit ettiğimi zannediyorum. Yandaki yolun anlatılanlara uygun ve biraz da genişletilmiş şekliyle bahsettiği yol olma ihtimali çok yüksektir.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: EMİNE KALYON

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam